Ben Karaca Koçovalı
Gözlerimi ilk kez açtığım Çukur'dan bir süre başka bir yere uyanamadım. Bu küçük yer, bana her şeyi kendi gibi küçük ve eksik öğretti. Sevmeyi, sevilmeyi, öfkeyi, korkuyu, üzülmeyi... Ama bir tek şey tam olacak dendi; aile. Oysa bu duygular bilinmeden aile nasıl bilinirdi ki? Konulan bu sınırlar, beni ve ailemi korumak için dendi hep. Bir şeyi atladılar elbette, hayatımın bu sınırları aslında benliğimin ve isteklerimin sınırıydı.
Belki ben buranın şanslılarındandım. Keza bütün bu olanlara bakılırsa ben bunu şans olarak adlandırıyordum. Çünkü zamanla ve sırasıyla eksik bildiğim bütün duyguları hissettim. Hepsinden önemlisi teker teker yaşadım. Kimi merak ettiğim gibi oldu kimiyse çok başka. Ama her şeye ve hepsine rağmen iyi ki de oldu.
Herkesin olduğu gibi benim de hatalarım oldu. Ama hayat öyle garip bir serüven ki bir şekilde karşıma o hatanın bedelini çıkardı. Çoğu zaman da kendi doğrularım başkalarına hata geldi. Ben ise cesur biri olmadığımdan o doğruların peşinden koşmadım. Hep burda, Çukur'da, o doğruların arkasından bakakaldım.
Ama şimdi bu sokaklarda bütün bunları geride bırakıp arkasından baktığımızda doğruları kendime Çukur'a çektim. Şimdi bu sokaklarda gerine gerine, mutluluğumu açık açık yaşaya yaşaya elini tuttuğum bu adam kendime çektiğim doğrulardan biri. Avcumun içindeki sıcaklık, yaz ayının getirdiği sıcaklığın kıyısından bilr geçemezken kalbim kuş olup uçacak gibi atıyordu.
Etrafımda bize gülen yüzleriyle alkış tutan tanıdık simalara baktım bir bir. Belki de bu adamla birazdan atacağımız imza, buradaki ve eski ben gibi olan birçok insana umut ışığı olacaktı. Onlar da ya doğrularının peşinden gidecek ya da o doğruları kendilerine çekecekti.
Ben Karaca Koçovalı, birazdan elini tuttuğum bu adamla atacağım imza ile eksik bildiğim bütün duyguları, en baştan öğreneceğim.
...
Ben Kulkan Erdenet
Kulaklarımda çınlayan soyismim benim bütün çocukluğumu, gençliğimi, yetişkinliğimi kısaca hayatımı önünüze serebilecek bir belge niyetinde. Yüzümde her zaman bir alaycı gülüş görebilirsiniz. Çünkü her insan yaşadığı ve yaşayacağız zorluklar için kendine bir savunma mekanizması oluşturmalı. Benim de bu işte. Belki şu an bile vardır. Ama hayır! Yüzümdeki bu gülümseme, aksine kendini savunmak için değil artık buna ihtiyacım olmadığını göstermek için var. Bunun sebebi de elini tuttuğum kadın. Hayatımı ani kararlar ve istekler üzerine değiştirebilen biri oldum hep. İlk başlarda bu da öyledir diye düşünmüştüm. Ama kader öyle bir oyun oynuyordu ki insana, o planlar kurarken önüne beklenmedik olanı çıkarıyordu. Neden beklenmedik diye sorarsanız ise bizim dışımızda herkesin düşüncelerinizi önemsediğimizden. İşte bu yanımdaki kadın, bana bunu yapmamamız gerektiğine olan inancımı öyle destekledi ki şimdi seneler önce gizlenip saklanarak gezindiğim bu sokaklarda, sevdiğim kadının elini tutarak yürüyorum.
Ben Kulkan Erdenet, elini tuttuğum kadın içime o kadar zaman sonra umut ağacını ekmiş, sulamış, büyütmüş ve elimde tuttuğum bu sepete doldurabileceğim umut meyveleri yetiştirmişti.
< >son kez merhaba hepinize :')
benim için ve umarım sizler için de keyifli bir yolculuk olan 'Dolunay' kitabımın son bölümünü yazdım.
umarım keyif almışsınızdır, yanlışlarım varsa affola 💙başka hikayelerde görüşmek üzre, kendinize güzel bakın 🙏🏻
YORUMLARINIZ BEKLİYORUM :)
g.a.
< >
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
Fanfiction"Artık dokunamıyor kâkülün bulutlara Karalara bürünmüş saçlarında dolunay..." -N.Genç