•uykusuzluk

196 9 0
                                        

Gözleri önündeki koltuğun üzerindeki ceketten ayrılmazken kendine hayret ediyordu Karaca. Kulkan'ı gördüğünden beri, onun yanında düşündüğü ve hissettiği şeyler kendini sorgulamasına sebep oluyordu. Ama bugün olanlar, hepsinden ayrıydı. Çünkü onlar geçmişlerini birbirlerinin gözlerinden görmek için kendilerine şans vermişlerdi. Belki isteyerek belki de istemeyerek yapmışlardı bunu ama zaman onlar için o kadar hızlı akmıştı ki ne ara Murat'ın kapıya geldiğini anlamamıştı.

"Murat." dedi Karaca fısıldayarak. Kulkan'ın ona bakışları hem çok korkutucu hem de tedirgin ediciydi. Evet, zamanla aralarında samimi bir sohbet olmuştu ama Murat, Karaca'nın da sinirleneceği ve rahatsız olacağı hareketlerde bulunur olmuştu. Yine de Kulkan'ın bundan neden rahatsız olduğunu, arkasını dönüp gidecek kadar neden sinirlendiğini bilmiyordu. Sıkıntılı bir nefes verip yatağından kalktı. Odasının camının önüne geldiğinde, seneler önce kaçtığı o gizli köşeye baktı. O zamanlar şu an olduğu gibi özgür değildi bu evde. Ama nedense içini kemiren o haylazlık duygusunu göz ardı edemedi Karaca. Dolabına doğru yürüyüp en alt rafta olan spor ayakkabılarını aldı. Yatağına oturup bağcıklarını bağlarken gözüyle askıda olması gereken kot ceketini arıyordu. Son düğümü de attıktan sonra adımlarını kapıya yönlendirip kapıyı açmadan önce az önce gördüğü kot ceketini giydi. Yaz ayı da olsa hava, bazen bozabiliyordu hem de saat geç olduğundan serin olurdu. Ceketinin cebine pantolonun arka cebindeki sessize aldığı telefonunu koydu. Eski günlerdeki gibi sessizce açtığı kapıyı arkasından yine sessizce kapattı. Adımları parmak ucunda ilerlerken etrafını sürekli kolaçan ediyordu. İçindeki garip ve yersiz heyecan, onu o kadar mutlu etmişti ki: "Eski günlerdeki gibi." dedi içinden. Sonunda hafif esen rüzgarı yüzünde hissettiğinde huzurla genişçe gülümsedi. Koşar adım ama sessiz bir şekilde tanıdığı yere gelince gücünü ellerinden alarak kendini yukarı itti. Sarı ışıklı sokak lambasının altına gelince başını istemsiz arkaya çevirdi Karaca. Gözleri orda siyah bir araba arar oldu. Gördüğü boşluk canını sıkınca, canının bu denli sıkılmasına sinirlendi. Siniri adımlarına yansır gibi sert adımlar atarak köşeden sağa saptı. Önü açık uçurumun rüzgarı daha da kabul etmesinden burası daha serindi. Kollarını göğsünde birleştirip sessizliği dinledi. Eskisi gibi uçuşup kendisini rahatsız eden saçları yoktu artık. Ya da burada vakit geçirdiği masum dostları. Çukur değişimlere ilk başladığı zaman Karaca, amcalarına bir teklifle gitmişti. Kendisi bizzat şahit olduğundan aç olan sokak hayvanları için her gün belirli köşelere mama bırakılıyordu. Burda ona eşlik eden dostları, karınları tok uyuyordu muhtemelen.

"En azından mutlular." dedi Karaca yalnız olduğunu bildiği için rahat rahat konuşurken.

"Sen değil misin?"

"Hih!"

Olduğu yerde korkuyla zıpladı Karaca. Kendini savunmak için hızla arkasını döndüğünde hiç alışkın olmadığı tarzda Kulkan'ı gördü.

"Senin ne işin var burada?"

Uzun boylu adam, üzerine giydiği ciddi takımların aksine bordo tişörtü ve siyah pantolonuyla kendisine bakıyordu. Üşümüyor muydu bu adam?

"Bir işim yok. Manzara için gelmiş olamaz mıyım?" dedi Kulkan Karaca'nın yanına kadar elleri cebinde yürüyüp uçurumun aşağısındaki evlere baktı.

Karaca ona inanmaz bir şekilde bakıp ağzından hayretle bir gülüş çıktı. Kulkan'ın orda olduğunu düşünmeyerek onun gibi önüne döndü.

Karaca'nın fazla sorgulamadan önüne dönmesiyle Kulkan'ın bakışlarını sağa çevirip kadının yüzünü inceledi. Bu yüze her baktığında içinde yeşeren umuda biraz daha su serpiliyordu. Gittikçe büyüyen bu umut ağacı Karaca'nın bir sözüyle meyvesini verecekti.

DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin