Kısa bir bölüm olacak Kemal Amca'nın Mustafa'ya yaklaşımıyla alakalı birşeyler yazmak istedim.
Belki de birini gerçekten sevdiğiniz zaman onun yaptığı tüm kötü veya iyi şeyler gözünüzde mutlak değer gibi sadece size çıkıyordu. Yani yaptığı her hareketi kendimize yoruyor, o da bana aşık havalarına giriyorduk. En büyük hataların, yanlış anlamaların belki de en büyük sebebi buydu.
Mustafa da Ege'nin yaptığı her hareketi buna yormaya başkamıştı. Sağ adımı solunun önüne atsa, bana aşık olduğu için dıyecek kıvamdaydı. Bazı şeyleri gerçekten de Mustafa için yapıyordu ama o kadar da abartmıyordu. Aşkta aşırıya kaçmayı hiç sevmezdi, ancak Mustafa onun tam tersi aşırıya bayılıyordu. Hayatından da bunu gayet rahat anlayabiliyordunuz.
Yemek masasında kısa süren sessizlik, Kemal Amca'nın neşeli sesi ile bozuldu, " Mustafa oğlum biliyorsun kız evleniyor, sizde gelin oğlum olarak. Sahipsiz sanmasınlar kızımı. " Dedi. Aslında bu cümle sizi oğlum olarak görüyorum, cümlesinin arapçasıydı. Mustafa yemeğini yutup, " Tabii geliriz Amca. Ablamı yalnız bırakmam. " Dedi. Ege sevinçle gülümseyip konuşmaya dahil oldu, " Hayatımda ilk defa düğüne gidicem, çok mutluyum? " Dedi.
Kemal Amca'nın kaşları çatıldı, " Nasıl gitmedin bunca zaman? " Dedi. Ege'nin ailesi ile önceden tanışıklıklatı vardı. Başka bir aile dostlarının mahallesinde oturuyorlardı önceden. O zaman bile mahalleli onlara hayretle bakardı, birbirlerine olan aşkları dilden dile dolaşırdı. Kemal Amca oğullarının güya hastalığından dolayı bıraktıklarını düşünüyordu. Ege bazen ona uzun uzun bunun bir hastalık olmadığını anlatmıştı, akla yatıcı şeylerde söylemişti, ama Kemal Amca gözle görülür bir bozukluk olmadığı için eşcinselliğin bir hastalık olduğunu düşünüyordu. Okula gidip okumadığı içinde böyle düşünmeyi çok normal sayıyordu. Zaten her konuşmanın sonunda da, düz adamım ben, deyip susuyordu.
Ege derince bir iç çekti, " Babam benimle bir yerlerde görünmeyi sevmiyordu. " Dedi. Kemal Amca iyice sinirlendi, " Senin gibi çocuğu olmuş öpüp de başına koymuyor şerefsiz. " Dedi, sonra karısının uyarı dolu bakışlarını görüp, " Afedersiniz. " Dedi. Mustafa atıldı yandan, " Haklısın Amca, bazıları anne baba olmak için doğmuyor. " Dedi. Kemal Amca hüzünle başını salladı. Kızına dünden beri 100defa emin misin diye sormuştu. Ve biliyordu ki başına en ufak birşey gelsin kızını çeker alırdı. Ege içinde aynısı geçerliydi, ona birinin kötü davranması canını öyle bir sıkıyordu ki kötü davrananı boğazlayası geliyordu.
Sofrada düğün hakkında, hayat hakkında en çokta sevgi hakkında konuştular. Birini koşulsuzca sevmenin sorumluluğunu anlattı Kemal Amca. Ege de dikkatle dinledi, çünkü Mustafa'yı koşulsuzca sevmek istiyordu. Aşırıya kaçmadan, birbirlerine iyi gelerek sevmek. Ama Mustafa da durumlar tam tersiydi, Mustafa'ya göre koşulsuzca sevmek aşırıya kaçmak demekti. O da Ege'yi koşulsuzca sevmek istiyordu.
Neyse ki bu durumda gerçekten de attıkları adıma kadar birbirlerini düşünen iki insan vardı. Yoksa geriye kalan sadece kalp kırıklığı ve belki de psikolojisi bozuk bir insan olurdu.
Masada herşey güzeldi. Yemek yediler, çay içtiler ve tıpkı bir aileymiş gibi sohbet ettiler. Hayat bazen çok güzeldi.
Bölümü kısa tutuyorum çünkü sadece iyi hissetsinler istiyorum. Size spoi vermeyi isterim ama şu sıralar birine aşığım ve aklımda sadece o var. Kısacası boku yedim:)