Beklemek dünyanın en boktan olayı olabilirdi. Beklersin, beklersin ve eğer belirsizlik içindeyse bu beklemek çile hatta daha kötüsü ızdırap çekersin. Kolay olduğu kadar da zor olan bu işi her adam yapamaz bana göre. Bazı insanlar sabırsızdır ve istedikleri istediği anda olsun isterler.
Mustafa da hep böyle bir insandı. Çünkü ailesinin ilk ve tek çocuğuydu. Annesi her zaman üstüne titrer, babası ne isterse alırdı. Kısacası bolluk ve sevgi içinde büyümüştü. Fazlası göz çıkaran bu iki madde Mustafa'nın gözünü çıkarmakla kalmadı oydu da.
Uyuşturucuyla ilk tanıştığında, 11. Sınıfı bitirmiş ve sınav stresine kapılmıştı. Derslerine odaklandığı için evden çok çıkmıyordu, yakın arkadaşları da öyle insanlar olduğu için hayatında hiçbir negatif duygu yoktu. Bir gece oldu ne olduysa.
Saat çoktan 1'i bulmuşken, Mustafa çalıştığı kitaptan kafasını zorlukla kaldırmıştı. Haftalardır neredeyse evden hiç çıkmıyordu, hele havalarda sıcak olunca hiç çekilmiyordu odası. Eşofmanlarıyla biraz bahçede dolaşmaya karar verdi, annesi ve babası çoktan uyumuştu.
Bahçeye çıkıp babasının sandalyesine kuruldu ve karanlık sokağı baştan sona süzdü. Hava karanlıkken daha güzel bir sokak oluyordu. Ayağa kalkıp biraz adımlamak için bahçeden çıktı. Köşeyi dönerken, köşede fısırdaşan iki kişiyi gördü. Hırsız olabileceklerini düşündüğü için biraz korkmuştu, yine de yaklaşmaya devam etti.
Sonra o gözleri gördü. İlk aşkı, ilk yürek yangını ve onu hayatının karanlık tarafına sürükleyen gözler. Alev gibi yanıyorlardı sanki, onu gördüğünde başına gelecek her şeyden habersiz bakmaya devam etti. Ona yaklaşmasını, sinirli bir yüz ifadesine bürünmesini dikkatle izledi. Alev gözler ona yaklaşınca yakasından tutup sarsıldı, hem vücudu hem zihni ani uyanışlarıyla şok yaşarken, karşısındaki benden kısık bir sesle, " Birine bahsedersen ölürsün. " Demiş onu yere doğru itmiş ve hızla uzaklaşmıştı.
Mustafa o geceden sonra her gece çıktı dışarıya. Sürekli karşılaşmaları alev gözlere de cesaret vermiş olacak ki çoğu zaman elindeki malları Mustafa'ya bırakıp gidiyordu. Tadlarını veya hissettirdiği hisleri hiç merak etmediği bu küçük şeytanlar bir gece kendi önüne sunulunca hiç düşünmeden ağzına attı. Hem aşık olduğu adamın gözüne girmek istiyordu, hem de ona vaadedilen sınav stresinden kurtulmak istiyordu. Kısa bir süreliğine bu ufak zevkler devam etti, ancak sonrasında bu alev gözlü adam Mustafa'dan para istedi. Bu da kolaydı onun için, babası ona istemediği kadar çok para verirdi her seferinde.
Tüm bunlar yaşanırken, Mustafa'nın babası da boş durmuyordu tabiki. İlk başlarda sevgilisi ile buluştuğunuz düşünsede sonradan oğlunda ki gözle görülür değişimler ortaya çıkmıştı. Bunu da sınava bağladı bir süre. Az uyuyor dedi, çok düşünüyor dedi, bir gün dayanamadı Mustafa'nın odasına daldı. Yine yoktu, aynı saatte gidiyor aynı saatte geliyordu. Odayı kurcalayıp bulduğu haplarla kafayı yedi.
Aylar süren evden çıkma yasakaları, kaçmalar, annesinin yalvarmaları, alev gözlü adam için her şeye değerdi. O ne derse yapıyor ve sadece ona itaat ediyordu. Kullanıldığını anlayana kadar koskoca iki sene geçmişti. Artık malları saklamayacağını söyleyince de ipler koptu. Alev gözlü adam, ateş oldu. Mustafa'ya yapabileceğini her şeyi yaptı, kapısının önüne atıp gidecekken de babasına takıldı. Sonu buradaydı, orada o bahçe kapısında öldü. Annesinin çığlıkları, babasının sessizliği o zaman anlam kazandı.
Babası hapse girerken annesini kalp krizinden kaybetti. Aniden kimsesiz kalınca da boş boş gezmeye başladı. Okulu vardı bir, o da bitince iyice karanlığa gömüldü ve bir daha çıkamadı.
Ege ile tanışmaları her aklına geldiğinde gülüyordu. Onu küçük bir çocukken görmüştü, mahallelerine taşınan birinin tek çocuğuydu o da. Mustafa'nın dikkatini çabucak çekmişti, çünkü kim ne dese o oluyordu. Evet, okulda görmüştü onu. Arkadaşlarının yanında gülmeyen, çoğunlukla sessiz takılan bir çocuktu. Sonradan sonraya fark etti ki Ege tamamen farklıydı. Bazen camına baktığında kendi kendine konuştuğunu görürdü, karanlıktan korktuğu için perdeleri her zaman açık olurdu, izlerdi Mustafa'da. Başka işi yokmuş gibi saatlerce o pencereye bakardı. Dünyaya açılan bir yerdi sanki orası, oraya baktığında farklı bir yaşamın olduğunu da hatırlardı. Ne zaman aklına gelse daha çok bakardı o pencereye.
Ege'nin ondan tamamen farklı olduğuna inanmışken, eşcinsel olduğunu öğrenmesi tüm hayallerini suya düşürmüştü. Çünkü onu aşk bu hallere düşürmüştü, ve karşısında ki gördüğü güçlü çocukta aynı aşk ihtimalinden daha kötü bir hale geliyordu. Ona yardım etmeye, belindeki yaralardan çantasını bile taşıyamadığını gördüğünde karar vermişti. O iki şişede ise sudan başka birşey yoktu.
Şimdi ise telefon başında, aşırı sabırsız bir şekilde bekliyordu. Ege her zaman erken açardı telefonu, bu defa iki kez çalmasına rağmen hala açan yoktu. Sinirlenmeye başlamıştı, 20 günlük tedavisinde sonunda çıkış süresi belirlenmişti ve bunu ilk Ege'ye haber vermek istiyordu. Telefon açılmadı, beklemekten bıktığı içinde sinirle kapatıp kaldığı odaya döndü. Ne boka gitmişti bu çocuk.
Ege elinde tuttuğu tepsiyi sıkı sıkı kavrayıp çay isteyen masaya bıraktı. Okey taşlarına odaklanmıştı amcalar ona baş selamı vererek teşekkür ederlerken samimi bir şekilde gülümsedi.
Sonunda iş bulmuştu. Mahallenin kahvehanesinde, çıraklık yapıyordu. İyi de para kaznıyordu, mahallede babasının yaptığı hareket ve Ege'nin Mustafa'nın evine sığınması herkesin yüreğini sızlatmış, ona acımış ve bağırlarına basmışlardı. Tıpkı Mustafa'ya yaptıkları gibi. Keza Ege'nin eşcinselliğini, Mustafa'nın bağımlılığı gibi bir hastalık olarak görüyor, düzelmeyeceğine inandıkları içnde ellerinden geldiği kadar yardımcı oluyorlardı.
Ustası içerden ona seslenince koşturarak yanına gitti. " Telefonun çaldı oğlum. " Dedi ve kenarda sohbet ettiği adama döndü. Ege heyecanla telefonuna koştu, iki cevapsız çağrı ile yüzü asılırken, sürekli konuştukları için Mustafa'nın doktorunu aradı. Birkaç çalıştan sonra kadının naif sesi geldi, " Efendim Egecim." Dedi, Ege heyecanla, " Mustafa aramışta duyamadım, telefonu ona verir misin? " Diye sordu, doktor kıkırdadı ve muzip bir sesle, " Tabii. " Dedi.
Ege heyecanla tırnaklarını kemirirken, Mustafanın sert sesi doldu kuşaklarına, " Arıyorum arıyorum nerdesin sen? " Dedi. Ege gülümsedi, onun için endişelenmesi çok hoşuma gidiyordu. " Duymamışım. Nasılsın ne yapıyorsun? " Telefonu kulağına yapıştırıp tuvaletin olduğu kısma doğru gitti, " Çıkacağım zaman belli oldu onun için aradım. Ama gelin görün ki telefonum açılmıyor bile. " Dedi. Trip atmıyordu, sadece karşısında duymak istediği bir ses tonu vardı, " Ya Mustafa dedim ya duymadım. Hem ilk defa açamadım, biliyorsun normalde hep açarım. " İşte bu ses tonuydu duymak istediği. Onu ikna etmek isteyen, tatlı bir ses. Kulaklarının pası silinmişti resmen.
" Hem ne zaman çıkıyorsun? Çok uzun değil değil mi? " Sesi sona doğru kırılmıştı. İçinde engelleyemediği bir özlem vardı çünkü. " Merak etme, doktor 7 veya 8 gün sonra dedi. Kesin değilmiş, tahlil mi ne her ne boksa onların sonuçlarına göre karar vereceklermiş. Birşey olmaz heralde, son günlerde iyiymiş değerlerim." Ege mutlulukla gülümsüyordu, sonunda kovuşacaklardı. " Mustafa iyi yiyorsun değil mi? Dikkat et kendine, olur mu? " Dedi. En sonki hali gözünün önünden gitmiyordu. Tekrar aynı görüntüyle karşılaşmak istemiyordu.
Mustafa keyifli bir ses tonu ile, " Beni mi düşünüyorsun bebe? Merak etme turp gibiyim ben. " Dedi. Ege onun bu hallerine alıştığı için keyifli bir sesle, " Düşünemez miyim? " Dedi. Mustafa acayip keyiflenmişti, askere gitmişti nişanlısı ile konuşuyormuş gibi hissediyordu.
" Düşün tabi, başka işin ne? Asıl sen dikkat et kendine, geldiğimde kilo verdiğini fark edersem bittin. " Dedi. O sırada Ege'yi ustası çağırdı, Ege korkuyla hemen, " Benim işim var şimdi, tekrar arıycam seni. Görüşürüz, öptüm. " Dedi ve çat diye kapattı. Mustafa ise hızla kapatılan telefona odaklanamayacak kadar şoktaydı. Öptüm demişti değil mi? Neresinden olduğunu belirleseydi keşke, gece yatmadan önce sıkıntı yaşıyordu çünkü.
Mustafa'yı erkenden tedaviye gönderdim çünkü bu bağımlılık denen illetle hikaye istediğim yöne gitmezdi. Taraflar arasında karşılıklı isteğin olması her zaman önceliğim çünkü bazı hikayelerde bir süre sonra tecavüz güzellemesi yapıldığına şahit oldum. Hiç hoş değil yani. Bende Mustafa gibi bir karaktere böyle şeyler yaptırırsam yazmaya devam edemem, çünkü düşüncesi bile beni korkutuyor ve ağlatıyor.