1 Ay Sonra
Kahveden bir yudum daha alıp hararetle ders anlatan hocasını dinledi. Kafasını bir türlü derse veremiyordu çünkü bugün o geliyordu.
Sabırsızlıkla tekrar saate baktı. Hoca 10 dakikaya bırakacağını söylemişti ancak nerdeyse yarım saat olmak üzereydi. Sinirle nefesini bıraktı, yanında oturan arkadaşı ona bakıp sırıttı.
Hem aynı sınıfta olup hem de aynı evde kalıyorlardı. İlk geldiğinde yurtta kalmayı düşünse de sonradan Kemal amcanın da ısrarı ile eve çıkmıştı. Ev arkadaşı birkaç sinir krizine şahit olmuştu ve olaylardan az çok bahsetmişti. Ara vermelerini doğru bulan nadir insanlardandı. O, mahalleden gittikten sonra Ömer bile arayıp Mustafa'nın iyi olmadığından bahsetmişti ve az daha kararından dönmeyi düşünecekti. Ancak şuan bir ay önceye göre ne kadar iyi hissettiğinin farkındaydı.
Mustafa ona dün yazmıştı, basit bir sadece görelim birbirimizi cümlesiydi ve özlediğini inkar edememişti. Varlığına, sevgisine alıştığı ve hala deli gibi sevdiği için böyle bir teklifi reddetmemişti. Ancak hoca dersi bitirmezse geç kalacaktı. Onu otogardan alması gerekiyordu, ardından yemek yiyeceklerdi ve bugün burada kalacaktı. Bu planı kendisi yapmıştı.
Sonunda ders bittiğinde acele ile çantasını toparladı. Anıl, " Reis az sakin, anladık özledin." Dedi. Ona göz devirdi, " Ne alakası var yol bilmiyor kaybolur diye acele ediyorum, hem senin işin yok muydu? Gitsene. " Dedi. Anıl kahkaha atarak sıradan çıktı, " Vardı işim vardı. Neyse size iyi eğlenceler o zaman." Dedi ve uzaklaştı.
Ege olabildiğince hızlı bir şekilde okuldan ayrılıp otogara gitti. Yollar bir türlü geçmek bilmiyordu, aynı zamanda kendine kızıyordu bu kadar heyecan yaptığı için. Böyle hissetmek hem mutlu ederken hem de suçlu hissettiriyordu. İçindeki düşünceleri kısa süreliğine de olsa durdurmaya çalıştı.
Otobüsün gelmesine çok az kalmıştı. Stresten tırnaklarını yedi biraz, bunun bu kadar stresli olacağını tahmin edememişti. Az sonra otogara giren otobüsü fark etti hızla ayaklandı. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki ondan önce koşup Mustafa'nın kalbine sarılmak istiyordu sanki.
Otobüs durup kapıları açıldığında ellerini nereye koyacağını bile şaşırdı. Gözü kapılardaydı, her saniye daha da zorlanıyordu.
Mustafa'nın indiğini gördüğünde derin bir nefes çekti içine. O daha onu fark etmemişti bu yüzden doyasıya izledi. Onun etrafı inceleyen bakışlarını izledi, çantasını alırken ki hareketlerini tek tek takip etti. Göz göze gelmek istiyordu artık. İlk önce birkaç adım ilerleyip fark edilmeyi bekledi sonrasında ise bunun bu kalabalıkta yeterli olmayacağını düşünüp hızlı adımlarla yanına gitti.
" Mustafa!" Diye seslendi ancak o kadar çıkmamıştı ki sesi kendisi bile duymadı bir an. Ama Mustafa hissetmiş gibi ona baktı hemen. Özlemle birbirlerine baktılar. İkisi de ne yapacaklarını bilmiyor gibilerdi. Karşı karşıya gelene kadar yürüdü ikiside, şimdi ne yapmaları gerekiyordu? Ege içindeki hislere engel olamadan kollarını Mustafa'ya doladı.
Sıkı sıkı sarılmak belki de ilk defa layığıyla yapılıyordu. Özlemin öylece uçup gitmesine izin verdiler. Birbirlerine doladıkları kolları uyuşana kadar devam ettiler sarılmaya.
İlk ayrılan Ege oldu, gözünden birkaç damla yaş düşmüştü. O kadar özlemişti ki sadece ona dokunup, nefesini hissetmek istiyordu. " Hoşgeldin. " Dedi kırık sesiyle. Mustafa ağzı kulaklarında, " Hoşbuldum. " Dedi. Böyle bir karşılama ona dünyaları vermişti. Bu süreçte Ege'nin hislerini kaybedeceği düşüncesi onu o kadar korkutmuştu ki bu fikir az daha sonu olacaktı.
Otogardan sesleri çok çıkmadan çıktılar. Konuşmaya güçleri kalmamış gibiydi, ikisinde de gözle görülür bir heyecan ve sabırsızlık vardı. Ege dışarda yemek fikrinden hızla vazgeçmişti. Eve gidip orada yemek yapabilirdi ve özgürce onu izler ve gözlerini asla ondan ayırmak zorunda kalmazdı.