Merhabaaa!!
Baya oldu yazamayalı ama geçerli bahanelerim var. Bu sene sınav senem ve ders çalışmasam bile buraya girip birşeyler yazmak beni suçlu hissettiriyor.
Ayrıca sizden de ders çalışmak konusunda tavsiyeler bekliyorum çünkü bu konuda çok kötüyüm.
Oylarınız ve yorumlarınız ile beni teşfik ederseniz belki yeni bölüm yazmak konusunda daha hevesli olurum. Aklımda deli fikirler var.
İyi okumalar bebeklerimm! 😚
Ruhumu aydınlatan, doğru yolum, kalbim ve sahip olduğum her şeyim acı çekiyordu.
Benim yüzümden...
Hastanenin koridorunda öylece ayakta dikilirken yaptığım tüm hatalar yük olup sırtıma binmişti. Annemin ölümü ve babamın kaybını yeni fark ediyordum.
O bok batağına sürüklenirken kendim de dahil herkesi nasıl bir hale soktuğum gerçeği bıçak kadar keskindi ve şuan göğsümü defalarca kez delip parçalara ayırıyordu.
Annemin yatak odasından çıkmama nedenini anlıyordum, babamın benim bağımlı olduğumu bu kadar geç fark etmesini de anlıyordum artık. Ben bağımlı olmuştum ama beraberinde annemi içinden çıkılmaz bir depresyona sürüklemiştim, babamın ilk aşkının gözlerinin önünde erimesine sebep olmuştum ki bu babamı delirtmişti. Evet, o delirmişti.
Karmanın gerçekliği yüzüme vuruyordu, babamın âhı gerçekleşiyordu. Onu ilk gördüğüm andan beri yavaş yavaş her hücrem onun oluyordu. Ve şimdi de acı çekiyordum, çünkü o da acı çekiyordu. Kapının önünden nasıl hastaneye geldiğimizi anlamıyordum bile.
Yüksek dozun nasıl bir acı verdiğini görmüştüm önceleri. Kenan bu pis işleri yaparken beni de yanına alıyordu, ben kendimi kimseye zarar vermediğim konusunda kandırıyordum ama yapılan her şeye göz yummam ne kadar büyük bir salak olduğumun kanıtıydı aslında.
Önümde kıvranan o vücutlar, sonrasında cansız bir şekilde oldukları yerde yatmaları ve benim sanki flu bir cam ardından izliyormuş gibi davrandığım ölümler. Büyük bir suçluydum, bunun telafisi veya affı yoktu. Şimdi ise tüm o canlara karşılık benim canım elimden alınıyordu.
Bunun bedelini tamamen ben ödeyebilsem hiç düşünmeden canımı verebilirdim. Ama içerde hayatta kalmaya çalışan Ege'm benim yerime her şeyi üstleniyordu. Her zaman olduğu gibi...
Koridorun sonunda Kemal amca belirdi. Bacağındaki aksaklığa rağmen olabildiğince hızla koşuyor benim ortada duran bedenime ulaşmaya çalışıyordu. Hemen ardından baş örtüsünü tutarak gelen karısı göründü. Ben bu insanları bile üzmeyi başarmıştım.
Kahveci hemen önümde durup elleri ile kollarımı kavradı, " Ege nerede oğlum? " dedi nefes nefeseydi, tepkisiz bakışlarım ile ona bakıyordum. Ege nerede bilmiyordum. Doktorlar onu benden alıp götürmüşlerdi. Bende acilin ortasında öylece dikilmiştim. Nereye gitti görmemiştim bile.
Kemal amca durumu anlamış gibi omuzlarını düşürüp danışmanın olduğu yere koşturdu. Ege'nin ismini duydum sadece. Sonrasında karısıyla yukarıya doğru çıktılar. Ben öylece durmaya devam ettim. Kenan itini öldürmek geliyordu içimden, sonra Ege'ye daha fazla kötülük etmemem gerektiği geliyordu aklıma. Ben zaten yeterince batmıştım ve Ege'yi de bu çukura çekmek istemiyordum.
Acilin içinde öylece ayakta dikilmem bir süre sonra hemşireleri rahatsız etmiş olacak ki bir hemşire yanıma gelip bir sorun olup olmadığını sordu. Cevap vermeyeceğini analayınca kolumdan tutup hastane banklarından birine oturttu. Öylece beklemeye devam ettim. Ne kadar zaman geçti? Ege'm iyi mi? Bundan sonra ne olacak? Ege beni bir daha affedecek mi?
Hepsi aklımda bir bir döndü. Cevap bulamadığım tonlarca soru ile öylece oturdum. Bir ara kahvecinin karısı geldi, birşeyler söyledi ama anlamadım. O da çok üstelemedi, yanımdan yavaşça uzaklaşıp gitti. Kötü birisi olmak istemezdim, kendimi hep isteyerek bu duruma gelmediğim konusunda avuturdum. Ancak şuan farkına varıyordum ki ben bu duruma bile isteye gelmiştim.
Tek suçlu bendim...