Niye yaptım bunu??????????
Çok ısrar eden okuyucularım için bu işe kalkıştım. Neredeyse her gün yeni bir kurgu hayali ile uyandığım için fazla da diretmeden buna başladım.
Siyahın Gölgesi ile beraber ilerleyeceğiz
Güzel bir yol olmasını umduğum kısa serüvenli bir kurgu olacak.
Dilerim keyif alırsınız:)
Umut dolu okumalar :)
*******************************
Gözümü açtığım odaya bakıyordum. Küçücüktü. Eski bir dolap kocaman yepyeni bir çalışma masası, üzerinde bilgisayarım. Ders çalışmaktan başka her hangi bir şey yapamadığım bilgisayara bakarken neden babamın onu alması için yalvardığımı hala anlayamıyordum. Her şey o kadar karmaşık ve yabancı geliyordu ki. Sanki buraya ait değilmişim gibi.
Gerçi yirmi iki yıllık hayatım boyunca uzun yıllardır uyandığımda bunu hissediyordum. Bedenimi yatakta sırt üstü çevirip sol köşesi akıtan tavana bakmaya başladım. İlk bahara doğru tekrar boyanması gerekecekti. Bu defa sol tarafıma doğru dönüp açık olan camdan koşan çocukların gölgesini görüyordum. Babam birazdan geldiğinde neden camımın açık olduğunu sorup bağıracaktı. Buna da alışmıştım. Acıtmıyordu her şey gibi buda.
'Selvi' bende nerede kaldığını düşündüğüm sesin kulaklarıma sızmasıyla üzerimde ki pikeyi kafama kadar çekmiştim. Kırmızı tırnaklarıma bakarken içimde bir korku oluşmaya başladı. Kesinlikle çok pis azar işitecektim fakat ilk defa boğazıma sarılı o kalkandan kurtulmak istediğimi hissediyordum.
'Kuzum kalk baban birazdan bakkaldan gelir' annemin ayak seslerini işitiyordum. Eski parkelerde gıcırdayan ses git gide yaklaşırken gözlerimi kapattım. Titreyen göz kapaklarım beni belli edecekti fakat o yüksek sesin volümünü kısabilirdim. Biten adımların sonunda kapım açıldı.
'Kızım kalk haydi. Camı da açmışsın Selvi baban kaç defa dedi sana cam açılmayacak' adımları odamın ortasında ilerlerken 'Gece çok dağınık yatıyorsun. Bacağını ya biri görse' dişimi dudaklarıma geçirdim. Neden bu soğukta açıkta olduğunu asla sorgulamadı diye düşünmeyi bırakmıştım. Yoksa diz kapaklarımın altında biten çoraplarım ve ayaklarıma dolanan pijamalarımla bunun imkansız olduğunu bağıracaktım. İçimde ki asi tohumlarla yaşamayı zor da olsa öğrendiğim için uyuma numarasına devam ettim.
'Bak hala uyanmıyor. Baban gelecek diyorum' kelimelerinin bittiği yerde üzerimden çekilen pikeyle gözlerimi sıkı sıkıya yumdum. 'Aman Allah'ım' annemin bağırışıyla tüylerim dikelirken yine aynı hatayı yaptığımı hissediyordum. Fevri davranmamalıydım. Bu kadar hızlı karar vermemeliydim. Gerçekten insan oğlu iflah olmazdı. 'Baban bacaklarını kıracak bu ne saç Selvi' annemin bağırışıyla artık gözlerimi araladım. Gözlerine baktığım da korku, şaşkınlık, kızgınlık, öfke her şey vardı. Pişmanlığım şimdi daha da artarken,
'Biz ne yapacağız' dedi. Yataktan doğrulup ellerine uzandığımda hızla ellerini çekip, 'O güzelim beyaz ellerine bak. Kız bu ne hal. Biz babana ne diyeceğiz' konuşmama dahi müsaade etmeden korkuyla kurduğu cümleye sessiz kalıp ellerime indirdim bakışlarımı. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. Oysa dün gece bu eylemi gerçekleştirirken hiçte zorlanmamış hatta gözlerimde savaşı kazanmış yorgun bir asker duruyordu. Zafer parıltılarından olsa gerek yarın ki kıyameti düşünememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEDA(TAMAMLANDI ❣️❣️)
Teen FictionGözleri öfkeyle kaplıydı kızın. Resmen burnundan aldığı nefesi aynı şekilde alevler şeklinde salıyordu. Hayatında çok saçmalık görmüştü de böylesine ilk defa tanıklık ediyordu. Üzerinde ki mavi gömleğin kolunu çekiştirip montunu eline aldı. Hava ner...