Buuuz gibi bir İstanbul sabahına açtım gözlerimi. İstanbulda olduğumuzu bilmesem kutuplaramı ışınlandık falan diye düşünebilirdim. Sıcak yatağımı terketmek içimden bir türlü gelmiyordu sanki biri japon yapıştırıcısıyla gece yapıştırmıştı beni. Kalkmak istesemde biri beni yatağa çekiyor gibiydi. Zorlada olsa yatağımda oturur pozisyon alabilmiştim ellerimi yüzüme getirip bi süre öyle bekledim. Nihayet yataktan kalktığımda dolabımın hemen yanında olan boy aynasının önüne geçtim allahım ne kadarda çirkiniim. İçime cin falan kaçmış sanki bu tipsizliğin başka bi açıklaması olamazz. Nerdeyse belime gelen sarı saçlarım dağılmış, kürek gibi kocaman ağzımdan akan salyalarda cabası. Daha fazla bu işkenceyi kendime yapamayarak ayaklarımı sürte sürte banyoya gittim. Büyük bir çılgınlık yapıp elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım. Hayatımdaki en büyük çılgınlık bu ne var ?
Donarakta olsa üstümdekileri çıkardım ve dolaptan en kalın kazağımı giydim altınada siyah pantalonumu giydim. Saçlarımıda hızla tarayıp at kuyruğu yaptım. Hafıfte makyaj, hazırıım.
Montumu ve çantamıda alıp aşağı indim ve büyük bir şok geçirdim. Annem yoktu ve sabah programı izlemiyordu. Merak edip odasına çıktığımda uyuduğunu farkettim. Canım benim ya üstünü örtüp öptükten sonra kapıya yöneldim geç kaldığımdan yemek yemekle oyalanmak istemedim nasıl olsa okulda tost falan bişeyler yerdim. Kapıyı açtım ve botlarımı ayağıma geçirdim gözlerim sebepsizce asrını aradı. Sanırım erkenden çıkmıştı arabasıda yoktu yerinde zaten.
Hava buuuz gibi olduğundan hemen bi taksiye atladım okula gittim. Bahçede kimse yoktu koşar adımlarla okula doğru ilerledim. Derin bir nefes aldım henüz ders başlamamıştı kafamdaki şapkayı geriye atıp saçlarımı düzeltmeye başladım o sırada eda bana el sallıyordu. Ama benim gözüm ondan önce asrını aradı kantinin köşesinde duruyorlardı yiğitle. Yiğit ona bişeyler anlatıyordu elini sinirle saçlarına götürdüğünde asrın ona sadece boş boş baktı. Tek omuzla duvara yaslanmıştı elleride cebindeydi. İçimdeki merak duygusu iyice kabarmıştı.
Daha fazla dayanamayarak yanlarına doğru yürümeye başladım. Yiğitin dişerini sıkarak "asrın bi insanın hayatı bu kadar ucuz olmamalı" dediğini duydum. Amk bu işin ne olduğunu kesinlikle çözmeliydim. Asrın beni farkettiğinde öksürerek doğruldu yiğit benim olduğum tarafa doğru dondu asrına bu burda bitmedi dercesine bi bakış attı tekrar bana döndüğünde kısılan gözleriyle bana en samimi gülüşünü gönderdi sanki hiç bişey olmamış gibi.
Bende gülümseyip "nasılsınız" dedim sesimin tatlı çıkması için buyuk bir çaba sarf edip.
Asrının her zamanki gibi hiç umrunda değildi.
Yiğit kısılan gözleriyle birlikte "iyiyiz" dedi asrına bakarak "dimi asrın" diye ekledi.
Asrın isyan edercesine yiğitin gözlerine baktı belli belirsiz kafasını salladı.
"hayret" dedim "ilk defa asrın bey hocayı bekliyor,genelde hocalar bekler"
Yiğitin gülümsemesi genişlerken, asrın bana bakıp gözlerini devirdi ve yapmacık bi gülüş gönderdi.
Yanlarına asıl gelme amacımı kendime hatırlatıp yiğite döndüm.
"Yiğit sen iyi olduğuna eminmisin, az önce seni gördüğümde sinirli gibiydin" dedim.
Yiğitin azını açıp bişey söylemesine fırsat vermeden asrın açtı ağzını yumdu gözünü.
Asrın bir adım yaklaştı bana ve bağırarak "bak ufaklık kaldıramicağın yükler altına girmek istemessin, o küçük burnunu her işe sokma" ay küçük burun dediiiiiiii iltifat etti bana yaa şapşi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEYLAN
Teen Fiction'Bu zamana kadar çok acıyı tattım, ama inan hiç biri insanın elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen hiç bir gerçeği değiştirememesi kadar acıtmadı ceylan'