Joseon krallığını ikinci sefer kaybettiğini duyan kral Jongin'in sinirden küplere bindiği anlardan biriydi. Dışarı çıkıp biraz dolaşmanın iyi olacağını düşündü. Bu sefer dört-beş şövalyelerini alarak değil, Jongdae'yi yanına alarak çıktı.
İnsanları görünce onların ne kadar boş bir hayatı olduğunu düşündü. Krala göre onların yaptıkları tek şey, hayatta kalabilmeleri için çalışıp çabalamalarıydı. Ama kendisi koskoca Kore başkenti Seul krallığının kralıydı ve alması gereken Dead ve Joseon krallıkları vardı. O krallıkları ele geçirseydi Kore tamamıyla onun olacaktı.
Pazar yerine geldiğinde durdu ve Jongdae ile birlikte pazarın içine girmeye karar vererek, dolaşmaya başladı. İnsanlar kralı gördüğü an başını eğdiler. Halk kralı ne zaman görse bu şekle girerdi ve Jongin parasını ödemeden ne alsa bile sesini çıkarmazlardı. Gezerken Jongin'in gözüne yeşil desenli kumaşlarla kaplı olan muazzam bir sandık ilişti. İstemsizce kendini sandığın başındı buluverdi ve meşk olunacak bilekliklere tek tek bakmaya başladı.
Kyungsoo sandığın başına gelen kişinin kral olduğunu anlamıştı. Çünkü yanında Jongdae vardı ve onu tanımıştı. Biranda ayakları ve elleri istemsizce titremeye başladı. Kralın böyle mükemmel bir yüze sahip olduğunu görünce nutku tutuldu.
''Bunlar ne kadar da göz alıcılar. Sen mi yapıyorsun?'' dedi birden Jongin.
''E-Evet efendim.'' Kyungsoo'nun başından aşağı terler akmaya başladı neredeyse.
Jongin, rengarenk taşlarla yapılmış olan bilekliği alarak cebinden bir miktar para çıkarak Kyungsoo'ya uzattı. Bunu gören pazar halkı ikisine de ağzı açık bir şekilde bakakaldı. Çünkü kral Jongin hayatı boyunca bir şey aldığında bir kuruş dahi ödemezdi. Ne de olsa o kraldı, zalim bir kral.
Bunları gören Minseok, sinirlenerek konuşmaya başladı.
''Benden daha birkaç gün önce kendi ellerim ile yaptığım en değerli çömleğimi aldınız ve parasını dahi ödemediniz. Bu yaptığınız haksızlık!''
Minseok sinirle bağırmaya başladığında Jongdae, krala böyle bağırdığı için elini kaldırarak tokat savuracaktı ki Jongin onu tuttu. Cebinden bir miktar para daha çıkararak Xiumin'e borcunu ödedi ve Jongdae'yi çekiştirerek oradan uzaklaştı.
Minseok ve Kyungsoo şoka uğramış olmanın etkisi ile birbirine bakakaldılar.
En sonunda şokun etkisinden çıktılar ve Kyungsoo midesinde kelebeklerin uçarcasına sevinmeye başladı.Minseok sadece mutlu olmuştu eline kendine yetecek şekilde para geçtiği için. Kyungsoo eşyalarını toparlayarak eve gitmeye koyuldu.
''Hey! Nereye gidiyorsun? Daha gün bitmeden ne bu acelen Kyungsoo?''
''Anneme biran önce haber vermek istiyorum Minseok. Gördün işte demiştim sana, kralın elbet ki yardım edeceğini. Bu daha başlangıç. Yine ve daha da çok yardım edip yanımızda olacak.''
Kyungsoo'nun yine hayallere daldığı anlardan biriydi. Minseok ona sadece gülümsemekle yetinmişti. Her ne kadar ona umut edip, hayaller kurmanın yanlış olduğunu sürekli tekrarlasa da, sonunda hak vermişti arkadaşına.
Hayaller kurulacak kadar kolay olsa da, gerçekleşmesi bir o kadar da zordu. Sadece bekleyen, güçlü insanların hayalleri gerçekleşebilirdi. Hayallerine, sabırlı, emek gösterenler ulaşabilirdi.
----
Jongdae, Jongin tarafından çekiştirilerek hızlıca saray alanına ulaştılar. Jongdae şaşkınlıklar içerisinde kralına ilk defa bu şeyi neden yaptığını sormadan edemedi.
''Hey Jongin bekle lütfen. Neden hayatın boyunca kimseye bir kuruş dahi ödemezken o iki çocuğa ödedin?''
''Hatırlıyor musun? Annem küçükken ikimize sokak aralarından bir kova dolusu taş bulmamızı istemişti ve bizde günün sonuna kadar arayıp bulmuştuk. O taşları rengarenk boyayarak ismimizin yazılı olduğu bileklik yapmıştı ve bize hediye etmişti. Bende aptallığım yüzünden kaybetmiştim ve bir daha hiç bulamadığım için günlerce ağlamıştım.''
''Ah, evet hatırlıyorum. Sen kaybetmiştin ama ben hiç kaybetmedim.'' diyerek kolundaki bilekliğe bakarak gülümsedi.
''Bak işte o çocuktan aldığım bileklik. Tıpatıp annemin yaptığıyla aynı. Eksik olan tek şey ismim.''
''Evet, gerçekten de aynısı. O zaman taşlara ismini kazı ve tamamen aynısı olsun kralım.''
''O kadar iyi yapmakta usta değilim. Bir daha ki sefer o çocuğa götürüp bunu yapmasını isteyeceğim. Soruna gelirsek açıkçası bunun değerini ödemeseydim annemin kemiklerinin sızlayacağını düşündüm o an.'' diyerek acı bir şekilde gülümsedi. Jongdae ona sadece hak vermek amaçlı başını sallamakla yetindi.
Hiçbir şey bir annenin yaptığı şey ile ölçülemezdi. Ama onunla benzer olan bir şey var olsa dahi, saygı duyup yapmayacağın şeyleri yapmak zorunda kalırdın.
Umarım annesinin kazıdığı gibi, o çocukta ismini güzel bir şekilde kazıyabilirdi diye düşündü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh My King! | KaiSoo
FanfictionKore'nin kralı Kim Jongin. Acımasız, merhametsiz bir kral. Bir çocuk için hayatını, kalbini nasıl değiştirebilir ki?