Oh My King! | 11. Bölüm

2.4K 247 93
                                    

''Ne saçmalıyorsun sen? Buda ne demek oluyor?!''

''Saçmaladığım hiçbir şey yok. Duydunuz işte sizi sevdiğimi. Bu sevgi normal bir sevgi ya da hayranlık değil. Gerçek sevgi.''

''Gerçek sevgi demek. Pişman olacaksın!''

''Olmayacağım kralım. Sizi sevmek onurdur benim için.''

Kyungsoo utanmadan onu sevdiğini dile getiriyordu. Jongin ise duyduğu sözler yüzünden gerilmeye başlamıştı. Bu çocuğun yaptığı şeylere anlam veremiyordu. Şimdi de duyduklarıyla bu çocuğun sınırını aştığını ve iyi bir cezayı hakettiğini düşünmüştü.

''Şövalyeler! Çabuk buraya gelin!''

Odaya iki şövalye girmişti. İkisi de, sinirden yüzü kıpkırmızı kesilmiş krala ve rahat bir şekilde kralın karşısında duran Kyungsoo'ya anlamsızca bakmaya başlamışlardı.

''Bu çocuğu zindana atın ve benim haberim olmadan bir damla su bile ağzına değmeyecek!''

Kyungsoo duydukları sözlere şaşırmamıştı ya da korkuya kapılmamıştı. Bunların olacağını tahmin ederek adımı atmıştı.

İki şövalye Kyungsoo'yu kolundan tutarak sürüklemeye başladı. Sarayın en dibinde bulunan ıssız, karanlık zindanına atarak, kilidi sağlam bir şekilde vurmuştu içlerinden bir şövalye. Kyungsoo bu karanlık yere tıkılı kaldığı için bir gram bile korkmamıştı. Sadece bu yerin soğuk olması içini ürpertmesine neden oldu. Yere çömelerek bacaklarını bedenine doğru çekti ve kollarını etrafına sardı. Sadece olacakları beklemeye koyuldu...

----

Bir saat geçmesine rağmen Jongin hala olanları aklından çıkaramıyordu. Duydukları resmen içine işlemişti. Nasıl olur da birisi, üstelik bir erkek ona karşı bu tür duygular besleyebilirdi anlayamıyordu. O bu yaşına kadar kimseyi sevmemişti ya da en ufak bir hoşlanma olmamıştı birine karşı. Gördüğü ve bildiği kadarıyla bir kız ve bir erkek birbirine bu tür duygular beslerdi. Ama insanın kendi hemcinsine bu tür duygular beslemesi yanlış ve tiksindirici bir durumdu ona göre.

Kapının çalınması ile aklındaki düşüncelerden kurtulmuştu. İçeri giren Jongdae anlamsız bakışlarını Jongin'in üzerinde gezdirmeye başladı.

''Neyiniz var kralım?''

''H-Hiçbir şey.''

''Emin misiniz? Neden odanızdan iki şövalye Kyungsoo'yu sürükleyerek çıkardı? Odasına baktım ama yoktu. O nerede?''

''Seni ilgilendirmez, çık dışarı!''

Jongdae, kralın kükrercesine bağırması ile gözleri büyümüştü. Korkarak dışarı çıkmıştı ve odanın etrafında dikilen şövalyelerden birine neler olduğunu sordu.

''Kral Jongin'in neyi var? Kyungsoo'yu nereye götürdünüz?''

''Kral Jongin, Kyungsoo'nun zindana atılmasını emretti.''

''Ne saçmalıyorsunuz, ne zindanı?! Neden böyle bir emir verdi?''

''Bilmiyoruz nedenini efendim.''

Jongdae, Kyungsoo'nun zindana atılmasına anlam verememişti. Zindanın olduğu kata yöneldi hızlı adımlarla. Sessizce kapının aralığını çekti. Yerde oturan, başını eğmiş, bu soğuk yerde tir tir titreyen çocuğu görünce içi acıdı. Anlam veremediği tek şey onun neden burada olduğuydu. Korkutmamak adına fısıltıdan farksız bir şekilde seslendi.

''Hey Kyungsoo, neden buradasın?''

Kyungsoo başını zorla kaldırarak sesin geldiği yöne gözlerini dikti. Yüzü kireç kesilmişti ve anlamsız surat ifadesiyle Jongdae'ye bakmaya başladı.

Oh My King! | KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin