Bir zamanlar sevdiği adamın, ölümünün üzerinden geçeli günler olmuştu. Jongdae'nin ruh hali berbattı. Eskidende olsa sevmişti sonuçta. Ona kendi elleriyle cezasını vermişti, onu kendi elleriyle ölüme sürüklemişti ve bu yaptıkları gözlerinin önüne her gelişinde, ağlamalarını durduramıyordu. Bu süreçte onu teselli eden Kyungsoo ve Minseok gibi arkadaşları olduğu için onlara minnettardı.
"Ağlamayı kes artık."
"Onu kendi ellerimle öldürdüm Kyungsoo. Gözlerinin içine baka baka ona kıydım. B-Ben masum birini öldürdüm."
"Seni kirleten, beni sürekli oyalayan ve bırakıp kaçan bir insandı. O masum değildi anladın mı?!"
"O beni kullandı. Sevdiğimi bildiği halde canımı yaktı. Ama ben yine de sevmiştim Kyungsoo. Sen? Sen onu sevmiş miydin?"
"Sevmiştim. Ama kral Jongin'i her gördüğümde içimdeki bütün sevgiyi ondan alıp, ona bahşettim."
"O gelmeden önce, sana onun iyi olduğunu söyledim. Onu savundum, ama yalandı. İyi olan tek kişi varsa o da Jongin. Affet onu Kyungsoo. Senin için endişeleniyor ve yaptıkları yüzünden pişman."
"Bilmiyorum Jongdae. Kırgınım. İçimdeki kırgınlık ne zaman geçerse, o zaman affedebilirim ancak."
Minseok ikilinin konuşmaları sonucu, onlara yüzünü buruşturarak bakıyordu. Ona göre sevmek aptalcaydı. İki arkadaşı sevmişti ve acı çekişlerine Minseok'ta şahit olmuştu. Bir insana aşık olmak saçmaydı. O dünyaya gözünü açtığı ilk andan beri, onu bu güzel nimetlerin ortasına bırakan Tanrı'ya aşıktı. Ölmekten korkmuyordu ve biran önce ölmek istiyordu. Tanrı onu cennetine alır mıydı, bunu bildiği söylenemezdi ama cehennemine de alsa o Tanrı'ya aşık olmaya devam edecekti. Her zaman dürüst, iyi, cesur biri olarak O'nun sevgisini kazanmak istiyordu ve bunun için çabalıyordu. Sonuç olarak her gün dua ederek şükrediyor ve gerçek olan dünyasına kavuşmak istiyordu. Çünkü bu hayat, insanların yalanları ve acı çekişleri ile doluydu sadece.
----
Jongin, abisinin ölmesi sonucu içini bir gram bile üzüntü kaplamamıştı. Onun tek üzüldüğü nokta, Kyungsoo'nun ondan nefret edişiydi. İnsanları sevmez, acımaz iken biranda kendisi Kyungsoo'yu sever halde bulmuştu. Sevmesi uzun sürmüştü ama sonunda sevmişti.
Bir şekilde onu kendine affettirmeliydi. Aralarında bir şekilde engel olan şeyleri bile yok etmişti. Kendi öz abisini de yok etmişti ve başka engeller onun gözünde bir hiçti. Yifan en büyük hatayı gelerek yapmıştı zaten. Jongin ondan yıllardır nefret ederken, bir de sevdiği insanın onun oluşuna göz mü yumsaydı? Bu bahaneyle de onu öldürtmüştü işte ve bundan oldukça gurur duyuyordu. Kapının çalınışıyla hayal dünyasından çıktı ve Jongdae'nin içeri girişini izledi.
"Biliyorum, askerleri günlerdir başıboş bıraktım ve aylar kalan savaş için çalıştıramadım. Ama merak etmeyin, bugün başlayacağım."
"Önemli değil Jongdae, birkaç gün daha dinlenebilirsin."
"Ama askerler ne olacak?"
"O işi bana bırak. Onları sen toparlanana kadar ben eğiteceğim."
"Ama bu benim görevim."
"Sana dediklerimi yap."
Jongdae, kralın dedikleri sonucu şaşırsa da, başını onaylarca sallaması gerekti. Birkaç gün dinlenip, kendini daha iyi şekilde toparlayabilirdi.
Jongin aklına gelen dahice fikir sayesinde kendisiyle yeniden gurur duydu. Bu sayede Kyungsoo'ya yakın olacaktı ne de olsa.
----
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh My King! | KaiSoo
FanfictionKore'nin kralı Kim Jongin. Acımasız, merhametsiz bir kral. Bir çocuk için hayatını, kalbini nasıl değiştirebilir ki?