Yifan'ın gelişinden bu yana haftalar geçmişti. Kral Jongin ise, abisinin gelişinden beri sarayda her şeyi yoluna sokmaya, onun için en leziz yemeklerin hazırlanmasına, en iyi şekilde ağırlanmasına özen gösteriyordu. Bu süreç boyunca da Kyungsoo'yu ne görüyor ne de ondan haber alıyordu. Onu göremediği her gün için abisine de lanet etmeden geçmiyordu. Biran da çıkıp gelmese, her şeyi yoluna sokabilirdi ve acı verdiği çocuğa kendini de affettirebilirdi. Sahi ne diye gelmişti ki abisi?
Anlamlandıramadığı şeylerden biri de abisinin hareketleri ve endişesiydi.
"Jongin, hiç tanımadığım ve çok fazla askerler var."
"Önceki savaşlarda birçok asker öldü ve bu yüzden asker sayısı azaldı. Jongdae'ye halkın içinden güçlü, cesaretli kişiler bulması konusunda teşvik ettim. Hem bulduğu askerler oldukça iyiler ve Joseon krallığını kazanma da oldukça çaba sarfettiler. Ölen bir kişi bile olmadı bu savaşta."
"Ben gittikten sonra her şey rayına oturmuş. İyi ki o tahta seni oturtmuşum kardeşim. Bu arada, sarayın içinde gördüğüm birkaç asker var. Onlar kim?"
"Hangileri?"
"Çok genç görünen kişiler vardı da."
"Ah, Minseok ve Kyungsoo'yu diyorsun. Görünüşlerine aldanma, oldukça güçlü ve iyiler."
"Demek öyle, iyi çok iyi."
Jongin abisinin yüz ifadelerine baktığında bilmediği bir nedenden dolayı gülümsediğini gördü. Pekte umrunda olmadı açıkcası. Abisine, Kyungsoo'nun ismini söylediği an ise kendisininde yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Onu en iyi şekilde abisine anlatmak istiyordu. Ayrıca içindeki duyguları da onunla paylaşmak istedi ama şimdilik zamanı değildi.
----
Kyungsoo, Yifan'ın gelişinden beri ona gözükmemeye çalışıyordu. Eğitim birliği alanına gidiyor ve Jongdae'nin istediklerini yapıyor, daha sonrasında odasına çekilip bir yere gitmemeye özen gösteriyordu. Arkadaşı Xiumin ise odasında durmuyor, sürekli Jongdae'nin yanına gidip, ona yardım ederek vaktini geçiriyordu.
"Hey Kyungsoo, ne zamana kadar odaya esir olmaktan kurtulacaksın. Hadi gel de bahçede dolaşalım."
"Saçmalama, Kral Jongin izin vermez."
"Ondan izin alan kim? Jongdae izin verdikten sonra o vermese kaç yazar?"
"Git başımdan Minseok, hem o geldi. Biliyorsun onu görmeyi istemiyorum."
"Seni bırakıp giden biri için üzülmeyi kes artık. Hem anlamıyorum, nasıl ikisi kardeş olur ki?"
"Kardeş olduklarını başından beri anlamalıydım. Sonuçta ondan sonraki kral olacak kişiyi kardeşi yerine, normal birini yapacak hali yoktu."
"İkisi de birbirine benziyor zaten. O zalim, diğeri ise sevdiği insanı bir çırpıda bırakıp, gidecek kadar acımasız."
"Ah, yeter! Git başımdan."
"Tamam, sıkılırsan gelirsin yanıma."
Kyungsoo bir şey demeden arkadaşının odadan çıkışını izledi. Bu odada kaldıkça boğuluyordu ve yapacak bir şeyi de yoktu. Yüzleşmesi gerekiyordu değil mi? Öyle de yapıp, biran önce neden onu bıraktığını öğrenmeliydi. Daha sonrasında ise yüzünü bile görmek istemiyordu. Kyungsoo ile abisi arasındakileri ise Jongin öğrenmemeliydi. Nasıl tepki vereceği bilinmiyordu sonuçta.
Kyungsoo yatağından kalktığı gibi pencereye yaklaştı. İçine temiz havayı çekerek, nefesini düzene soktu. Ağır adımlarla kapıya yaklaştı ve açtığı gibi merdivenlerden yukarıya doğru yöneldi. Kral Jongin'in odasının karşısındaydı ve oraya girmeyi ne kadar çok istese de yapamazdı. Adımlarını bu sefer, Yifan için özel hazırlatılmış odaya yöneltti. Kapının önüne geldi ve iki kere tıklattı. Yifan'ın aniden kapıyı açışıyla karşı karşıya gelmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh My King! | KaiSoo
FanfictionKore'nin kralı Kim Jongin. Acımasız, merhametsiz bir kral. Bir çocuk için hayatını, kalbini nasıl değiştirebilir ki?