Kral Jongin'in dışarıya çıkması, pazar yerine gelmesi ve yine o iki çocuğu bir olayla karşı karşıya görmesi günlük rutini olmuştu sanki. Neden onları takip ettiği ve aşklarından etkilendiği konusunda bir fikri yoktu. Şu sıralar yaptığı bazı şeyler aklıyla değil, kalbi ileydi.
Geçen gün şahit olduğu bir aşk vardı ve bu sürekli zihninde canlanmaya devam ediyordu. O an neyi istemişti? Kyungsoo'yu sevmeyi değil mi? Yapmak zorunda değildi biliyordu ama yapmaz ise kendisiyle sürekli çelişip duracaktı. İçindeki karmaşık duygular onu yiyip bitirecekti ve çıkmaza sürüklenecekti. Bazı şeyler nasıl ilerleyecek ise akışına bırakmak gerektiğini anlamıştı.
----
Görkemli tahtından kalkarak kapıya ilerledi ve odasından çıktı. Adımlarını eğitim birliği alanına doğru attı ve oldukça geniş olan alana girmektense arka bölgesine gitti. Arkadan içeriye açılan bir kapı ve içerinin görünmesini sağlayan küçük bir pencere vardı. Askerler ya da Jongdae bilmiyordu ama kral Jongin ne zaman sıkılsa bu pencerenin önüne gelir ve bu ülkeyi almak için uğraşan insanları izlerdi ve daha da güçlenmeleri için dua ederdi. Bu sefer sıkıntıdan ya da başka bir şeyden dolayı gelmemişti. İzlemek istediği biri vardı.
Pencereye doğru kafasını kaldırdığı an etrafı düzene sokan Kyungsoo, Jongdae, Minseok ve birkaç asker vardı. Gözlerini sadece Kyungsoo'nun üzerine dikti. Krala göre o küçük ve zayıf bir bedene sahipti. Ama görüntüsü oldukça farklıydı. O yakışıklıydı ve güzel bir yüze sahipti. Kral ona bakar iken gözlerinin büyük olduğunu ve bunun onu tatlı gösterdiğini içinden kendine itiraf etti. Jongdae'yi pür dikkat dinliyor ve büyük olan gözleri daha da kocaman oluyordu. Jongin bu görüntü karşısında kıkırdadı. Dudakları... Birkaç gece önce o dudakların esiri olduğu geldi gözlerinin önüne. Kabul etmeyi istemese de olmuştu. O dudaklarda büyük ve kalp şeklindeydi. Yüzü, bir ressamın özenle çizdiği bir resim gibiydi. Hiçbir kusuru yoktu. Ta ki Jongin'in verdiği zarar sonucu, bu kusursuz insanın da bir kusuru oluşmuştu. Bu eser ise kral Jongin'e aitti.
Etraf düzene sokulmuştu ve birlik alanında askerler çoğalmaya başlıyordu. Jongdae ise ilk, askerler ile sohbet ediyor, etraftaki bunaltıcı havayı üzerlerinden atıyor ve arada gülüşüyorlardı. Sonrasında kılıçları teker teker dağıtıyor, alacakları pozisyonları gösteriyor ve her asker ile birebir uygulamaya girişiyordu.
Kral Jongin sıra Kyungsoo'ya geldiğinde merakla izledi yapacaklarını. İlk kolayca kalkmıştı ve Jongdae'nin karşısına geçmişti. Jongdae eline kılıcı verdiğinde, kılıcın ağırlığı ile Kyungsoo zorlukla tutmuştu. Kral uzaktan her şeyi görüyordu ve yaptıkları yüzünden Kyungsoo acı çekiyordu. Ama acısını içine atarak göğsünü kabarttı ve Jongdae'nin verdiği bütün emirleri yerine getirmeye çalışmıştı.
O gün yaptığı işkenceyi hatırladı ve aldığı zevkte aklına gelmişti. O kadar acımasız davranmıştı ki, yaralarının bakılmasına bile müsaade etmemişti. O izler, hep kalacaktı. İşte o an Jongin içinin sızladığını fark etti. Hiç pişman olmayan kral Jongin, bu çocuğa yaptıkları yüzünden pişman olmuştu. Birde sevmeyi denemişti değil mi? Ne denemesi, besbelli direk olarak sevmişti işte. Seven insan pişman olmaz, canı acımazdı ne de olsa.
Karanlık gün yüzüne çıkmıştı ve Jongin zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamamıştı. Saatlerce nedenini bilmeden Kyungsoo'nun her hareketini kafasına kazıyacak şekilde izliyordu.
"Kralım?"
Jongin arkasındaki sesi tanımıştı ve bu ses, kalbinin hızla çarpmasına neden oldu.
"Ne var? Sana karşıma çıkmayacağın konusunda, Jongdae o mükemmel öğütlerinden vermedi mi?"
"Verdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh My King! | KaiSoo
FanfictionKore'nin kralı Kim Jongin. Acımasız, merhametsiz bir kral. Bir çocuk için hayatını, kalbini nasıl değiştirebilir ki?