Oh My King! | 12. Bölüm

2.6K 246 151
                                    

Merdivenlerden yavaş adımlarla indikten sonra zindanın kapısının önünde belirmişti biranda. Buraya neden geldiği hakkında bir fikri yoktu ama bazı şeyleri tam anlamıyla kavrayıp, açığa çıkmasını istiyordu. Zindanın önünde nöbet tutan şövalyeden anahtarı aldıktan sonra kovulmasını sağladı. Kilidi yavaşça hareket ettirerek açıyordu. Kapı açıldıktan biranda titreme dürtüsü belirdi. İçerinin bu kadar soğuk olduğunu tahmin edememişti. Gözleri yerde üşümekten buz kesilmiş bedene kaydı. Uyuduğunu gördüğünde yanına giderek omzunu dürttü ve zavallı çocuğun tatlı uykusundan uyanmasını sağladı.

Kyungsoo uyanmasını sağlayan şahısı gördüğünde, heyecanlandı ve üşümüş bedenini doğrultarak ayağa kalktı. Hızlıca kralına selam verdi ve gözlerini gözlerine dikti.

"Otur."

"E-Efendim?"

"Otur dedim sana!"

Kral Jongin'in verdiği emir üzerine Kyungsoo yere çömeldi. Kralında, kendisinin yaptığı şeyi yaptığını görünce şaşırmıştı. O otursa otursa ancak görkemli olan tahtına otururdu ne de olsa.

"Neden? Neden bir başkası değilde ben? Sevilecek kadar iyi miyim?"

Kralın sarfettiği sözler üzerine Kyungsoo ne cevap vereceğini bilememişti. Konuştuğunda çıkan sesi hüzün doluydu kralının. Gözlerini onun yüzünde sabitleyerek öylece bakıveriyordu.

"Yüzüme aval aval bakacağına cevap ver!"

"Ş-Şey ben bilmiyorum."

"Hadi ama. Neden bir başkası değilde ben?"

"Kalbin kimi seveceğinin nedeni yoktur. Biranda öylece sever. Hiçbir zamanda neden aramaz kalp."

"Edebiyat yapmayı kes. Senin nedenini de, derdini de gayet iyi biliyorum. Sana, annene yardım edip lüks bir hayat yaşamanı sağlayacağım değil mi? Çok beklersin!"

"Güzel bir hayat geçirmeyi sağlamıyorum. Sadece anneme yardım etsen ne olacak? Senin de annen yok mu? Aynısı başına gelse, ucunda ölümde olsa dilenmez misin kimseden?"

"Ben yardım dileneli yıllar oldu."

"Ne?"

"Ben tam on iki yaşımda iken, annemin meydanın ortasında işkence edildiğini duymuştum. Jongdae ile bunu duyduğumuzda hızlıca oraya doğru varmıştık. Gördüğüm şey, insanların acımadan ona vuruşları, taşları eline alıp, atarak yaralanmasını sağlamaktı. Yalvarmıştım yapmamaları için. Dilenmiştim bazılarının yardım edip, insanların durmasını sağlaması için. Ama, ama hiç kimse durmamıştı. Tek suçu, babamın veremediği ilgiyi başkasında gördüğü için başkasıyla beraber olmasıydı, sevmesiydi. Annemin, gözlerinin içine baktığımda en ufak pişmanlık yoktu. Ama yine de yalvarmaya devam etmiştim hayatta kalması için. Babam o kadar acımasız davranmıştı ki ona, acımayan halkın karşısında diri diri yakmıştı. Gözlerimin önünde inanabiliyor musun? Babam beni düşünmeden ölmesini sağlamıştı. O gün anladım ki sevmek saçmaydı, insanlara yalvarmak saçmaydı. İşte, o günden sonra hiç kimseye yardım etmeyeceğime, sevmeyeceğime yemin etmiştim. Sevmek sadece acı verirdi. Ölmeni sağlardı sonunda."

Kral Jongin, tam on sene önceki hayatında geçen en büyük acıyı anlatmıştı birine. İlk defa dökülmüştü geçmiş ağzından. Neden anlatmıştı bilmiyordu bu çocuğa, ama bir nebzede olsa rahatlamıştı.

Kyungsoo duyduğu olaylar üzerine gözleri şaşkınlıktan büyümüştü. Karşısında hıçkırarak ağlayan, yüzünü elleriyle kapatan bir kral görmeyi beklemiyordu. Bu acımasızlığının, zalimliğinin geçmişten gelen bir sebep yüzünden olduğunu bilmiyordu ve şuan itibariyle öğrenmiş oldu. Onu bu halde görünce sıkıca sarılmak, acısını dindirmek istedi. Ama onu kızdırmaktan korkmuştu. Tek yaptığı acıyan gözlerle ona bakmak olmuştu.

Oh My King! | KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin