6. BÖLÜM

25 15 18
                                    

Karşımda Kemal denen it vardı. Elindeki silahı Nira'nın şakağına yaslamıştı.

"Aaa bak küçük kız abin gelmiş. Ya da üvey abin mi demeliydim." Dedi ve delirmiş gibi güldü. 

Elim belimdeki silaha doğru gittiğinde bunu fark etti ve konuştu. "Hayır, hayır. Silahı yere bırak ve bana gönder." Silahı Nira'nın şakağına daha fazla bastırınca dediğini yapmak zorunda kaldım. Ve yere bıraktığım silahı ayağımla odanın diğer köşesine gönderdim. Ona göndermediğim için ilk başta kahkahalarla gülerken sonra ciddileşti ve yüzünde nefretin gölgesi dolaştı.

"Nereden geliyor bu öz güven aaa doğru!" Dedi ve yine gülmeye başladı. Nira'ya doğru biraz eğildi ve üzgünmüş gibi konuşmaya başladı.   

"Çok yazık değil mi Nira'cığım? Annesi tarafından terk edilen bir çocuk. Ve yıllar sonra annesine kavuşamadan öldürüldüğünü duyuyor. Ne dramatik değil mi?" Kulağını ona yaklaştırdı ve dudağını büzdü. "Evet haklısın. Acınacak bir durumda."

Gözlerimi yumdum. "Ondan uzak dur yoksa seni ölmek için yalvartacak duruma getiririm." Yüzü alayla gölgelenirken kahkaha attı.

"O şimdilik yaşayacak. Annesi ve babasının gözlerinin önünde ölecek. Ve şu Doruk denen çocuk onu seviyor değil mi? Ne kadar acıklı sevdiğine kavuşamadan sevdiği ölecek. Aynı senin annene kavuşamadan aniden ölmesi gibi."

Yüzü alaycılıktan büyük bir nefrete dönüştü. "Hepiniz ölene kadar. Acı çekene kadar durmayacağım. Ecel gibi hep bir adım arkanızda olacağım. Rahat edemeyeceksiniz! Uykularınızdan korkuyla uyanacaksınız! Gülmekten bile korkacaksınız! Her gün birisine bir şey olacak korkusuyla yaşayacaksınız!"

Silahı Nira'ya doğrultmaya devam ederken yavaşça ondan uzaklaşmaya başladı. "Kapının önünden çekil!" Dedi emredercesine.

 Yavaş adımlarla kapıdan uzaklaştım. Silahın hedefi Nira iken bir anda silahı bana yönelteceğini anlayınca o anki boşluktan yararlandım ve belimdeki diğer silahı çıkarttığım gibi ona doğrulttum ve ateş ettim. Sağ omzunu vurmamla acıyla inlerken siyahlar içinde olan iki adam odaya daldı. Biri ona destek olup odadan çıkartırken diğeri kendisini ona siper etmiş ve elindeki iki silahı da bana yöneltmişti. Onlar odadan çıkarken Kemal bana bakıp gülümsüyordu. Amacı sinirimi bozmaktı ama ben sakinliğimi korumuştum. Amacının beni tahrik etmek değildi tehdit etmekti. 

Ama o zavallı konumundaydı.

Elimdeki silahı indirdim ve Nira'ya yöneldim. Bir çift mavi göz görmemle donup kaldım. Yanına yavaş adımlarla vardım. Ve gözünden akan yaşları silerken benimde gözümden bir damla düştü ve bir yandan gülerken diğer yandan da ağlamaya başladım. Karşısında diz çöktüm ve serum takılı olan elini incitmeden avuçlarımın içine alıp küçük bir öpücük kondurdum. İncitmekten ölesiye korkarken öpmeye kıyamıyordum.

"Uyandın..." Daha fazla konuşamamıştım ne ağlamam izin vermişti ne de hüzünle dolmuş gözleri. Duymuştu her şeyi. Artık biliyordu. Ama ona açıklama yapmaya yüzüm yoktu. Hem demez miydi neden bunca sene sakladın. Bilmek hakkıydı ama ben bu hakkı ondan almıştım. Dışarıda silah sesleri yankı bulurken konuştum.

"Doktoru çağırmaya gidiyorum tamam mı? Sakın uyuma!"

Gözlerini bir kez olumlu anlamda kapatıp açtıktan sonra odadan çıktım. Sağlık görevlilerinin Sunay Abla, Semih ve iki hemşireyi sedyeye aldıklarını gördüm. İçimi kaplayan pişmanlıkla hızla  onlara yöneldim.

"Durumları nasıl?" 

"Birazdan gerekli tetkikler yapılacak ama sadece bayılma gibi duruyor. Nabızda herhangi bir değişiklik yok." Dedi doktorlardan biri ve sedyedekileri hızla götürdüler. 

Onlar giderken bende hızla onların tersi istikametine çıktım ve Nira'nın doktorunu çağırmaya gittim. Bir yandan da Doruk'u aradım. 

"Neredesin?" 

Telefondan gelen silah sesleri cevabımı yanıtlamıştı. 

"Çatışmanın ortasındayım. Sen nereye kayboldun?"

"Boş ver nereye kaybolduğumu Nira uyandı!"

"Ne!" Diye bağırmasıyla kahkahayı bastım. Az önce olanlar sanki umurumda değilmiş gibi gülüyordum. Nira'nın uyanmış olması beni her şeyi unutturacak raddeye getirmişti.

"Doktorun yanına gidiyorum. Sende ölmeden veya yaralanmadan çabuk gel!"

"Lan! Ben onu bir daha görmeden ölür müyüm?"

"Yavaş gel ulan it!" 

"Tamam oğlum hemen geliyorum!" Dedi yine bağırarak ve kahkahalarla gülerek.

Onun bu hali içime umut tohumları ekerken Nira'nın doktorunun yanına varmıştım nefes nefese. Benim için zaten bir umut yoktu bari onlar mutlu olsunlar. Bu olaylar bittikten sonra onların hayatından tamamen çıkacaktım. Kendimi yıllarca fazlalıkmış gibi hissetim. Onlar hissettirmediler ama ben kendimi böyle gördüm böyle tanıdım.

Doktor içeri girmiş ama beni içeri sokmamışlardı. Daha yeni uyandığı için durumunu bilmeden alamazlarmış. Ben az önce onu o duruma getiren adamı odada vurmuştum şimdi de beni almıyorlardı. Bu duruma gülerken Doruk yanıma geldi.

"Nerede o?" Bu herif mutlu olmasın salaklaşıyor. Neyse Nira için ve onca senenin hatırı için katlanacaktım. Zaten pekte katlanmama gerek yoktu diğerleri düşünsün.

"Hava almaya dışarı çıktı. Birazdan gelir bende onu bekliyorum. Malum saatlerdir yataktan çıkmadı ya."

"Lan! Dışarısı kıyamet günü gibi. Nasıl dışarı çıkmasına izin verirsin piç herif?" 

Yanağıma indirdiği yumrukla yüzüm yana düşerken gözlerim şaşkınlıkla açıldı. O hızla arkasına dönüp giderken onu omuzundan tutup kendime döndürdüm ve bu seferde ben bir yumruk geçirdim.

"Lan nerede olacak şerefsiz, içerde. Doktor muayene ediyor." 

"Ha tamam baştan desene ne dalga geçiyorsun." Dedi ve heyecanla kapıya bakmaya başladı. Garibim bu olayalar onu bile ne hale getirmişti. Gülerek önüme döndüm ve bende doktoru beklemeye başladım.

"Doktor ne dedi?"

"Bilmiyorum. Daha yeni girdi." Dedim sorusuna cevap verirken.

"Ne zaman çıkar?"

"Niye bu doktor daha çıkmadı?"

"Bu doktor kız mı yoksa erkek mi?"

Diğer sorularına cevap dahi  vermeme izin vermeden konuşmuştu ama  bu sorunun cevabını almaya niyetliydi ki bekledi. Ona göz ucuyla baktım ve gerçekten de kaşlarını çatmış ve bana beklentiyle baktığını gördüm.

Aldırmadım ve doktor çıkınca kudurmasını izlemek için zevkle beklemeye başladım. Yaklaşık on beş dakika sonra doktor çıkınca ikimizde umutla doktora baktık ve ona doğru ilerledik. Kapanan kapının ardından Nira'yı gördüm ve öylece yüzü donuk bir  halde hastane tavanını izlerken gördüm.

Korkuyla yutkundum ve doktora döndüm. Fakat doktorun yüzü ciddiydi hatta üzgün görünüyordu.

"Üzgünüm ama Nira Hanım bir daha yürüyemeyecek." 

🍂


Nira bir daha yürüyemeyecek düşünceleriniz ne?

Ve sizce Kemal bu  intikamdavasında haklı mı?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Kendinize iyi bakın. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 24, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ölüm Çiçeği (Lycoris)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin