1.BÖLÜM

53 27 13
                                    

Yukarıdaki Nira Karademir.

Ölüm ve yaşam arasında ince bir çizgi vardır derler. Küçücük bir adım bize ölümü hediye eder. İnsanlar bunun bir ödül olduğunu fark edemeyecek kadar kördür. Bu dünyanın güzelliklerinin bir aldatmaca olduğunu fark edemezler. Kendilerini avuturlar, bu dünya bize ölümden bile daha çok kötülük eder. Ben bunu gördüm, belki de bu yüzdendir ölümü bir hediye olarak görmem. 

Emniyetten çıkmıştık. Taksiyle araçlarımızı park ettiğimiz yere yöneliyorduk. Şoförü gönderip aracı almalarını isteyebilirdim ama ben eve gitmeyecektim.

Semih ne kadar söylense de aldırmamıştım. Doruk'sa bir şeyler olduğunu anlamıştı, ve sessizce bana bakıyordu. Anlatmamı bekliyordu. Ama anlatamazdı. Şimdilik ben olayları anlamadan anlatmayacaktım. Taksi durunca ücreti ödeyip onları beklemeden hızla indim. Aracıma yönelirken onlarında indiğini duydum. Doruk bana koşarak yetiştiğinde konuşmaya başladı. 

"Bir sorun olduğunu bildiğim için sormayacağım. Sen direkt ne olduğunu anlatacaksın!" 

Emir verilmesinden normalde nefret ederdim ama aldırmadım.

Elimi omzuna koyup hafifçe sıkıp çektim. "Yarın anlatırım. Hem sizinkiler daha fazla endişelenmesin." dedim arabama binerken. Ve o cevap vermeden hızla onların yanından ayrıldım. 

Nereye gideceğim belliydi. Her insan kalbinin derinliklerinden bir yerde acıyla kıvranır. Özellikle dışarıdan güçlü insanlar, herkesin imrendiği kişiler. Yıllardır insanların kıskançlıkla beni ezmelerinin nedeni. Acaba çektiğim acıları bilselerdi tekrar böyle bir hayat isterler miydi?

Belki de çektiğim acılardan sadistçe zevk alırlardı. Birkaç dakika bana acırlarmış gibi bakarlardı. Ama benim onlara acıdığımı bilselerdi acaba nasıl bir hale girerlerdi. Beyinleri insanların sadece kusurları için çalışan, onları ezmek için fırsat kollayan acizler.

Benim en büyük yaramı en yakın arkadaşlarım dahi bilmezdi. Ama bu dünyada en nefret ettiğim kişi bilirdi. Beni bu hale getiren adama gidiyordum. Saatin gece yarısını çoktan geçmiş olması umurumda değildi. Bir zahmet yıllarca bana zehir ettiği uykulardan, gecelerden saysın. 

Geldiğim her yeriyle ihtişam kokan eve baktım. Kapının önünde duran güvenliğe korna çaldım. Ama verdiği işaretle takım elbiseli korumaların geldiğini gördüm. Ama aldırmadım, umursamazca kornaya basmaya devam ettim. Ama tahmin etmediğim bir şey oldu arkamdan bir araç korna çaldı. Dikiz aynalardan arkama baktım. Şoförün indiğini gördüm ve arabanın etrafından dolaşıp arka kapıyı açtığını. İnen adamla bende indim. 

Ona doğru yönelirken o durmuş ona yönelmemi beklerken üstündeki takım elbisenin ceketini düzeltti kibirle. Arkada bana yönlen adamlara dur işareti yaptı. Ve yürümeye başladı. 

"Niçin buradasın?" diye sordu duygusuzca. Beni aşağılayan gözlerle süzmesine aldırmadım. "Konuşmamız gerekiyor." dedim. Kısa keserek. 

 Kafasını olumlu anlamda salladı. "İçeri geçelim." dedi. Güvenliğe kısa bir işaret verirken. Güvenlik aldığı işaretle otomatik kapıyı açtı. Onu beklemeden önden yürümeye başladım. Etraftaki korumalar elleri silahlarında her hareketimi izliyordu. Alayla sırıttım. Büyük kapıdan geçtikten sonra büyük ve ihtişamlı bahçeye geçtik. Etrafı ilgisizce süzüyordum. Evin önüne geldiğimizde kapı daha çalmadan evin çalışanları tarafından açıldı.

Bu saate kadar neden uyanıklar diye düşünmeden edemedim. Arkamdaki adamın onlara nasıl davrandığını düşündüm. Dişlerimi sıktım içimdeki öfke artıyordu. Orta yaşlarında olan kadın beni görünce duraksadı ama arkamdaki patronunu görünce korkuyla önüne döndü. 

Ölüm Çiçeği (Lycoris)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin