5. BÖLÜM

22 15 21
                                    

Yukarıda bazı karakterler var. Diğerlerini de sonra atacağım.

Ahmet Kaya - Adı Bahtıyar.

Keyifli okumalar.

🍂

Durulmuştu zaman.
Durulmuştu kalpler.

Tutulmuş nefeslerle ölümden bir parçaydık.
Kaybedilen sevgiyle Azrail'den yanaydık.

Kaderden kaçarken hayatla bütünleşmekti amaç.
İnanıştan yoksunken Allah'a sığındık.

Bir nefesle ölümden kaçtık.
Bir adımla ölüm peşimizden geldi.

İple bağlıydık bu hayata.
Celladımıza bağlıydık boynumuzdaki iple. 

Hangi sözle içimizdeki fırtınayı dışa vururduk? Hangi cümle bizim hayatımızı anlatırdı? Acı mıydı? Keder miydi? Korku muydu?

Peki neden benim içimi anlatmıyordu? Neden bir hiçmiş gibiydi bu cümleler. İnsanlar hiçlikten kaybolurken kelimelerde gidermiş. Bunu anladım ben. Hiçlikteydim ve cümleler beni terk etmişti. Halbuki bir değeri yoktu bu cümlelerin ben yanıp kavrulurken. Bu ateş belki sönmezdi hep yanardı hep orada kalırdı. Ama biz insanlar alışırdık.

Nasıl ki mutluluğa, huzura, özgürlüğe, sevmeye, sevilmeye alışıyorsak. Hüzne, kargaşaya, tutsaklığa, nefrete de alışırdık. İnsanoğlunun doğasında vardı alışmak. İnsan bir yerden sonra hüzne öyle bir tutunur ki gülmeyi kendisine yakıştıramazdı, içinin huzurla dolmasına dayanamazdı. Nasıl ki acıya dayanamıyorsak hüzne aşıklarda huzura dayanamazdı. Ben hüzne aşık mıydım bilmiyordum? Hüzne aşıklar huzuru arar mıydı?

Ben hüzne aşık değildim ama hüznün esiri olmuştum, olmuştuk. Tıpkı şu anki gibi. Ama ben şu an hüzne mi yoksa acıya mı  tutsaktım? 

Nira'm şu an yerde hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Kemal kollarımdan sıyrılmış ve silahın kabzasıyla kafama vurmuştu. Dengemi kaybedip yere düşmüştüm ama bilincim yerindeydi. Gözlerimi Nira'nın sırtından ayıramıyordum. Sırtından akan kanlar usul usul tişörtünü kana boyarken hızla Nira'nın yanına gittim. Korkuyla elimi yarasına bastırıp tampon görevi görmesini sağlarken dış kapının sesi duyuldu.

Ufuk Amca yanıma hızla otururken ben hızla Nira'yı kucakladım. Kafasını omzuma yaslanmasını sağlarken. Ufuk Amca'ya seslendim.

"Arabanın anahtarı!" 

Ben bağırmazsam Ufuk Amca saatlerce Nira'nın az önce yattığı yeri izleyeceğini biliyordum. Sunay Abla ise öylece durmuş ve kızının yerdeki kanlarına bakıyordu. 

Bir elim sırtında diğer elim bacaklarının altında hızla merdivenlere yöneldim. Bir yandan da Nira'ya sesleniyordum. Bir an gözlerini açacak gibi olunca içim umutla doldu. Sunay Abla'nın sesi duyuldu.

"Nira! güzel kızım!" Diye bağırıyordu. 

Bu nasıl bir zalimlikti. Nasıl bir yavruyu annesinden ayırmak ister bir insan? Birde bu insan çocuğunun ölümüyle sınanmışken! Nasıl bir anneyi bu acıya sürüklemek ister? Bir anneyi bu kor ateşlere atmak nasıl bir insanlığa sığar? Bu insan artık nasıl yaşamına devam ettirebilir. Bu dünya vicdansızların hakkettiği cezasını vermeden kurtuluşa ermezdi. Hep masumların canı yanardı, hep masumlar ağlardı.

Arabanın yanına vardığımda kapıları açıldı ve Ufuk Amca yanıma geldi. Arka kapıya yönelip oturan Ufuk Amca'nın kucağına Nira'yı yüz üstü gelecek şekilde yatırırken köprücük kemiğinin üstündeki cama dikkat ettim.

Ölüm Çiçeği (Lycoris)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin