Giriş

2.3K 128 23
                                    

Hellü ballarım! Yeni bir hikaye ile karşınızda bulunmahtayım.

Satır arası yorumlarınız benim için çok önemli

Umarım hikaye güzel gider

Keyifli okumalar...
------------------

-Geçmiş-

Ölmek üzere olan insanların çığlıkları sarayın her yerini dolduruyordu. Jihyun yönünü ana evin merdiven boşluğuna doğru çevirdiğinde birkaç düşman gölgesi gördü. Gırtlaklarını delip geçen kahkahalar her tarafta yankılanıyordu. Jihyun bedenini duvara yapıştırarak hızla kraliyet evine girdi.

Ayak seslerini duyduğunda önüne gelen ilk odaya girdi.

"Bu taraftan." dedi birisi. "Bu bölüme çoktan bakıldı. Doğu tarafına ilerleyelim. Her tarafa iyice bakılsın. Kraliyet ailesi tamamen yok olacak!"

Donanımlı askerler Jihyun'u fark etmeden geçip gitti. Üzerlerindeki kılıçlardan ve hançerlerden kanlar damlıyordu. Jihyun hızla kılıcının kabzasına sarıldı. Her an saldırmaya hazırdı. Son adamda koridorun sonundaki köşeden dönünce Jihyun'da hızla saklandığı yerden çıktı.

İnsanların çığlıkları sağır edecek derecedeydi. Kral ve prenslerin birkaçı öldürülmüştü. Jihyun'un son görevi, kalan son kraliyet ailesinin bireylerini korumaktı.

Sayılı kişilerin bildiği gizli geçittin önündeki kocaman şatoya benzer minderleri itip içeri girdi. Sert duvarlara ellerini koyarak ilerliyordu. Sola döndü ve koridorun sonundaki tahta kapıya ulaştı. Kraliyet ailesine ait gizli geçittin içinde bulunan odaya girdi. Kılıcını kınından çıkartıp sıkıca kavradı.

İçeriden bebek ağlaması işitti. Jihyun titrek bir nefes alıp adımlarını sesin geldiği yöne çevirdi. Aralık başka bir kapı gördüğünde üçe kadar sayıp hışımla içeri daldı.

Burası bir kraliyet ailesinin çocuğunun odasıydı ve içerisi bomboştu. Geri dönüp odadan çıkacakken içerideki dolaptan ses geldi.

"Kim var orada?" dedi tok bir sesle Jihyun.

Dolabın kapısı yavaşça açıldı ve içinden yüzü kan olmuş, üstü başı kirden geçilmeyen kraliçe çıktı. Berbat haldeydi. "Komutan Jihyun!" diye bağırdı. "Birden saldırdılar! Kral ve çocuklarım nerede?"

"Majesteleri, sizi ve prensleri buradan çıkartmalıyım." dedi Jihyun.

Hızla geçide ilerlediler. Etraf sessizdi. Geçitten çıkıp birinci kata ulaştılar.

Jihyun kendi odasına yaklaşırken ailesinin yaralanmamış olması için dua ediyordu. Kapıyı hızla açtığında eşini yerde kanlar içinde yatarken gördü.

Hızla eşinin yanına çöküp başını dizlerinin üstüne koydu. Çok geçti.

Oğlu? Oğlu yaşıyor muydu? Küçük bebeğinin beşiğine koştu.

Minik bebeğinin sarıldığı kumaş kıpkırmızıydı, gümüş, parlak bir hançer bebeğinin göğüsünden girip dışarı çıkmıştı. Ellerini uzatıp aldı kanlara bulanmış bebeğini. Hıçkırıklı ağlamalarını tutmaya çalışıyordu. Sesli ağlarsa fark edilebilirlerdi. Tutmalıydı içindeki haykırışları.

Tüm ailesini kaybetmişti. Yalnızdı artık.

Alacaktı intikamını. Yemin içti.

Bebeğini yavaşça beşiğine geri koydu. Gözyaşları sular seller gibi akıyordu.

"Sizi son nefesine kadar seveceğim." dediği sıra koridordan bir kadın bağırışı koptu. Kraliçe ve prensleri orada bıraktığını hatırladı.

"Fazla zamanımız yok." diye fısıldayıp koridorda duran kraliçe ve prensleri içeri çekip kapının önüne bariyer kurdu.

"Çok üzgünüm." diye fısıldadı kraliçe.

Jihyun sadece başını sallamakla yetindi. Ne diyebilirdi ki? Kraliyet ailesinin hayatı ona bağlıydı, duygusal düşünmeye şu an zamanı yoktu. Odadaki dolapları karıştırıp halkın giydiği pelerinlerden bir tanesini alıp kraliçeye uzattı. "Kraliçem bunu giyin lütfen." dedi Jihyun.

"Hayır." dedi kraliçe, gözleri komutan Jihyun'un oğlu, Yeonjun'a kitlenmişti. Prens Taehyung konuşmaya başladı. "Liao kralının ordusu bizi yok etmeden pes etmeyecek."

"Krala, sizi ve majestelerini koruyacağıma söz verdim."

Kraliçe gözlerini büyüterek Jihyun'a baktı. ""Kocam ve diğer oğullarım? Onlara ne oldu? Yaşıyorlar mı?" dedi.

"Öldüler." diyebildi sadece, Jihyun.

Kraliçe başını hafifçe sallayıp, çaresizce çocuklarına baktı. "Kral, Balhae'yi ele geçirmek istiyor. Kraliyet ailesi yok olana kadar hakimiyeti alamaz. Biz üçümüz onun önünde duruyoruz. Onları korumam gerek." dedi.

Komutan Jihyun kraliçenin önünde diz çöküp konuşmaya başladı. "Liao kralının kanıta ihtiyacı olacaktır. Öldüğünüze dair. Biz de ona ölü bir bebek vereceğiz."

Bakışlarını kraliçenin gözlerine kilitledi. "Kraliçem, size kraliyet ailesinin intikamını alacağıma ve kraliyeti koruyacağıma yemin ederim." Jihyun hepsini ortadan kaldıracak ve yaptıklarının bedelini ödetecekti. Ailesinin de intikamını alacaktı.

Jihyun ayağa kalkıp kraliçeye baktı. Kraliçe anlamıştı komutanın planını. Kucağındaki prensi yatağın üstüne koyup son öpücüğünü verdi.

Komutan Jihyun titrek elleri ile ölü bebeğinin bedenini kaldırıp parlak hançeri yavaşça çıkardı ve yere bıraktı. Kraliçe prensin örtüsünü Jihyun'a verdi.

"Prens Jimin ve Prens Taehyung bana kalan tek şey." dedi gözyaşlarını silerek. "Oğullarım ülkelerinin hükümdarlığını yapamayacaklar fakat ne olursa olsun yaşamalılar." dedi.

Yavaşça yatırdı kraliçe bebeğini yatağa. Tir tir titriyordu.

Uzaklaştı kraliçe. Bunu yapmak için irade ve sevgi gerekiyordu.

"İntikamını al ve çocuğumu koru. Ben Prens Taehyung ile kendimi koruyabilirim."

Jihyun, Yeonjun'u kraliçeye verdi, o da bebeği göğüsüne yasladı.

"Söz veriyorum." dedi Jihyun.

Komutan kapının arkasındaki eşyaları çekip kapıyı açtı. Koridorda kimse yoktu. Kraliçeye başıyla işaret verdi ve kraliçe, Prens Taehyung ile odadan çıkıp sarayın çıkışına ilerledi.

Jihyun kumaşa sarılmış prensi aldı. Sağ kalmalıydı; bulduğu bir kumaşı beline bağladı ve ana kucağı yapıp Prens Jimin'i içine koydu. İçindeki hüznü bir kenara itip tüm dikkatini prensi korumaya verdi.

Komutan tekrar dikkatli bir şekilde gizli geçitte girip kılıcını sıkıca kavradı ve krallığın dışına doğru adımladı.

Sanırım ben bu hikayeye aşık olucam ama hadi bakalım!!

Bir oy ve yorumu çok görmeyin şu yazarınıza bea

Saudade | ᴊɪᴋᴏᴏᴋ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin