-9-

680 70 11
                                    

Omzumdaki yırtık gün geçtikçe zorluyor bu yüzden bölümleri yazmam yavaşlıyor umarım anlayışla karşılarsınız. Baya üstüne düştüğüm bir bölüm o yüzden düşünceleriniz benim için çok önemli :)

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum..

Keyifli okumalar...
------------

Araba sarayın girişinin önünde durdu. Perdeyi açıp baktığında adeta büyülendi. Sarayın bu kısmı daha önce görmemişti.

Jimin huzursuz bir şekilde elleriyle oynuyordu. Saraya bir tek bitkileri vermek için gelmişti. Daha önce yüksek mertebede birinin evine dahi gitmemişti.

Bahçeye girdiklerinde park edilmiş birkaç at arabası vardı. Neyse ki akşam yemeğinde yalnız değillerdi. 

Kapı açılınca onu bir adam karşıladı. "Hoş geldiniz." dedi tiz sesi ile. Yavaşça arabadan indi Jimin. "Ben Minso, Prens Hoseok'un kişisel yardımcısıyım." Orta boylarda, uzun saçlı, düzgün kıyafetlere sahip bir adamdı.

"Size kıyafetlerinizi giyebileceğiniz odaya götüreyim, buyurun." Tam arkasını dönmüş ilerlerken bir şey hatırlamış gibi geri Jimin'e döndü. "Giyecek kıyafetiniz var değil mi?"

Üstünde pastel renklere sahip cıvıl cıvıl denilebilecek bir hanbok vardı. "Tek kıyafetim bu." dedi çekinerek.

Minso baştan aşağı süzüp tiksinerek elbiseyi işaret etti. "Böyle bir geceye sadece bunu mu getirdiniz?"

"Eğer beni kolumdan tutup rızam olmadan buraya getirmeseydiniz, muhtemelen ziyaret için giyinecek zamanı bulabilirdim." dedi sinirle Jimin. Söylediği şeyin farkına varıp ağzını kapattı.

Adam iç çekip. "Bu taraftan." dedi.

Doğu kapısından girip koridorda ilerledikten sonra bir odaya geçtiler. Oda kocamandı ve zengin renkler ile renklendirilmişti.

Nöbetçi Jimin'e yaklaşırken "Bahsedilen kişi bu mu?" diye sordu.

Bir an kaçmak istedi odadan.

"Bu." dedi Minso iğrenerek.

Nöbetçi, Jimin'in omzuna elini koyup sıkıca bastırdı. "Bundan sonrası bende." dedi sırıtarak. Minso gözlerini devirip çıktı odadan. 

Karşısındaki adam oldukça uzundu ve oldukça güçlü duran, geniş omuzlara sahipti. "Garip bir şeyler yapmaya kalkıştığın taktirde ellerini bağlayabileceğime dair emir aldım." dedi elindeki kalın halatı sallarken.

Jimin adamı umursamayıp büyük salonu inceledi. İnsanlar gruplar halinde konuşuyordu ve içeceklerini yudumluyordu. Herkes en zarif elbisesini giyip gelmişti.

Salondaki insanların elbiseleri büyük ihtimal Jimin'in amca ve halasıyla kazandığı paranın iki katı değere sahipti. Kendi üstüne bakınca utandı bir an. Ne işi vardı ki burada? Birden terlemeye başladı. Alnını silerken titrediğini fark etti.

Salondaki birkaç insan Jimin'i fark etti; çünkü yakutların arasındaki metal parçası gibi parlıyordu. Yalnızca bir hizmetçi gibi kaba şekilde giyinmekle kalmamıştı, bir de yanında nöbetçiyle geziyordu.

"Bayanlar ve baylar." diye bağırdı bir hizmetçi. "Vali Saeran." Hizmetçiler ve askerler başıyla selamladı, geri çekildi ve Vali içeri girdi.

Gitmek istiyordu Jimin. Amcasının dizlerine yatıp hikayeler dinlemek istiyordu. Salonu şöyle bir incelediğinde çıkıştan yalnızca on metre uzak olduğunu fark etti. Muhtemelen yanındaki adamdan kaçabilirdi fakat sonrasında nereye gidecekti ki? Yavaşça kapıya kaydı.

Saudade | ᴊɪᴋᴏᴏᴋ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin