-11-

628 65 20
                                    

Umarım herkes iyidir. Baştan bir şey söylemek istedim kitaplarımı okuyan kişiler belki bilir omzumda yırtık var ve şu sıralar beni baya zorluyor ama bu yüzden kitap yazmayı bırakmakta istemiyorum. Bölümler kısa gelirse lütfen anlayışla karşılayın sadece :) sizi sevmek

Keyifli okumalar..
----------

Jimin sinirini yatıştırmak adına odada volta atıyordu. Nöbetçiler ondan kat be kat güçlü olmasaydı saraydan kaçmak için her şeyi yapardı.

Odanın her yerine baktı. Kapının yanında koltuklar bulunuyordu. Köşede büyükçe ipek kumaşlarla süslenmiş yatak vardı. Tek çıkış, girdiği kapıydı. Onunda önünde nöbetçiler bulunuyordu.

Kapının altına eğilip baktı. Bir çift ayak kapının önünde duruyordu. Kilidin sesini duyunca doğruldu ve üstünü düzeltti.

Prens Hoseok kapının eşiğinde durmuş elindeki anahtarı sallarken sırıtıyordu. "Park Jimin."

Odaya girdiğinde arkasından nöbetçilerde odaya yayıldı. "Sinirlendiğinde baş döndürücü oluyorsun." dedi prens.

"Prens Hoseok." dedi sıktığı dişlerinin arkasından. "Burada ne aradığımı açıklayabilir misiniz?" İğrenir gibi yavaşça arkaya adım attı Jimin.

"Arkadaş olabileceğimizi düşünmüştüm." Aralarındaki boşluğu kol mesafesine indirdi.

Söylediği "Arkadaş" kelimesinin altında yatan şeyi gayet iyi anlıyordu. "O gelişigüzel yaşadığınız ilişkiler ile ünlenmeyi demek ki bu şekilde başardınız. Sizi reddetme seçeneği olmayan insanları kilitleyip, onları yatağa atmak için güzel bir yol." Ona itaat etmek istemiyordu. Sinirlendirip, sinirlendirmemekte umurunda değildi.

Prens Hoseok yumruklarını sıktı ve Jimin'e doğru bir adım daha attı. "Aradınız mı?" diye sordu askerlere.

"Evet, gelirken arandı." diye yanıtladı asker.

"Bizi yalnız bırakın." Askerler ses çıkarmadan odayı terk ettiler.

Hoseok'un koyu gözleri onunkilere döndü. Onunla yalnız kalmak içinde fırtınalar kopmasına sebep oluyordu.

Birden prensin bakışları yumuşadı ve gülümsedi. "Burada mutlu olursun diye düşünmüştüm." dedi Hoseok. "Normal bir hayatı olan bir sağlıkçı yeğenisin. Ve benim misafirperverliğime laf ediyorsun."

Pencereye doğru ilerleyip kollarını önünde bağladı ve pervazına yaslandı prens.

Jimin'in başını dik tutması gerekiyordu ama prensin gözlerine bakamıyordu. "Nezaketinizden dolayı teşekkür ederim." dedi alayla.

Hoseok boğazını temizleyip, "Sadede gelelim en iyisi." dedi. "Yakınımda olmanı istiyorum. Eşim olmanı istiyorum."

Jimin o an vücudundaki her bir uzvun donduğunu hissetti. Yanlış duyduğunu düşündü çünkü prensin, üstelik bir erkeğin, onunla böyle bir ilişkiye girmek istemesi garipti.

Prens Hoseok kıkırdadı. "Oldukça basit. Benim ile sevgili ol. Böylece geleceğin daha parlak olsun." dedi.

"Neden ben?"

"Nedenleri seni alakadar etmez. Sana ulaşamayacağın bir teklif sunuyorum. Buna ahmak değilsen evet dersin."

Ahmak olmadığı için evet demiyordu zaten. "Ama benim bir nişanlım var. Evlilik sözleşmemiz valiliğe yollandı." Prens istese sözleşmeyi feshedebilir miydi? Fakat Prens Hoseok ile ilişkisi olsaydı ülkeyi gezebilirdi, değil mi?

"Bir bakmışsın evlilik sözleşmesi ortadan kalkmış." dedi Prens Hoseok. Kapana kısılan Jimin'e doğru ilerledi.

"Nişanlım Haru buna mutlaka karşı çıkacaktır." dedi Jimin. "Sözleşmenin kolayca ortadan kalkmasının imkanı yok."

Saudade | ᴊɪᴋᴏᴏᴋ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin