KARARSIZ

40 25 2
                                    

Denizi okuldan alırken gönülsüz olduğumu pek belli etmemeye çalışarak okulunun nasıl geçtiğini sordum. O ise konuşmak istemediğini oldukça belli ederek sadece omuz silkmekle yetindi. Zaten her zaman Deniz'le iletişim kurmakta zorlanmıştım ama bu sefer işler bizim açımızdan daha da tuhaflaşıyordu. Ona tamamen ulaşmanın bir yolunu bulmak zorundaydım. Ama bu an o an değildi, tek istediğim Deniz gibi sessizce otele yürümekti.

"Eee ilkokul bebeği ilk günün nasıldı?" Mete lobide bir şeyler atıştırırken biz içeri girince yüzüne kocaman bir gülümseme takındı.

Bu tavırlarının arkasını bir türlü göremiyor olmak sinirlerimi bozuyordu. Neden hep bize karşı bu kadar nazikti ki?

Deniz "İyi." Diyerek mırıldanıp omuz silkti ve odaya çıkmak için merdivenleri tırmandı.

Mete kaşları kalkık ve dudakları aşağı bükük bir şekilde artık gözden kaybolan Deniz'in arkasından baktı.

"Neşesinin baya yerinde olmasına şaşırmamalı, sen nasılsın? Bir sorun var mıydı?"

Bir mi? Birden fazla sorun vardı, eğer fena halde yanılmıyorsam sıra arkadaşım beni cinayetle suçlayan bir katildi. Ayrıca kasabaya yeni gelen birkaç öğrenciden biri olduğum için insanların benim kim olduğuma dair çıkardıkları sonuç da oldukça doğru ve mantıklıydı. Ama tabii bundan bahsetmenin kimseye faydası olmayacaktı.

"Hmm, bilmiyorum normal bir lise günüydü. Bilirsin işte, kızlar, oğlanlar falan." Dedim karşısındaki rahat, deri kahverengi koltuğa oturarak.

Mete gülerek kafasını iki yana salladı. "Bir sorun olduğunda benimle paylaşabilirsin." Daha da ciddileştiğimi fark edince ekledi, "Ama şu anlık her şey iyi gibi."

Gülümsemeye çalıştım ve Mete'nin rahatlayan yüzünü görünce başardığımı anladım. Minnettarlığımı daha fazla belli etmek istiyordum aslında. Bu küçük otel, hemen girişte kapı açılırken çalan zil sesi, loş sarı ışık ve Mete'nin burada oluşu son iki günün en iyi şeyleriydi. Benim kendimi birazcık da olsa güvende hissetmeme sebep olan bu ufacık şeylerdi. Yine de bu kendimi tam anlamıyla rahat hissetmeme yetmiyordu.

"Eylül nasılsın? Günün nasıl geçti." Gelen Sevgi hanımdı. Mete'nin yanına karşıma oturup ilgiyle yüzüme bakmaya başladı.

Rahatsızca kıpırdanıp "Harikaydı." Demekle yetindim. Bu kadar ilgi henüz çok fazlaydı.

"Ben bir Deniz'e bakayım." Deyip kalkmaya yeltendim.

"Aslında Eylül, seninle konuşmamız gereken bir mesele var. Özel."

Al işte! Şimdi ne olmuştu? Daha ne olabilirdi? Yutkundum ve sorar gözlerle Sevgi'ye bakmaya devam ettim. Endişemin bakışlarıma yansıdığına emindim çünkü Sevgi, sert ve ciddi bakışlarını yumuşatıp "endişelenmeni gerektirecek bir durum sayılmaz." Diye ekledi.

Ellerini iki yana koyup aniden kalkan Mete, "O halde size biraz özel alan tanıyorum. Hem Eylül bana olan biteni anlatır sonra değil mi?" diyerek güldü ve göz kırptı.

"Kal lütfen." Bu cümle kontrolüm dışında ağzımdan çıkmıştı. Sevgi her ne diyecekse hiç de endişelenmemi gerektirmeyecek gibi bir şeye benzemiyordu. Ya da fazla evhamlıydım. Normal olarak..."Eğer sorun yoksa?" 

Sevgi kafasıyla onayladı.

"Arka odaya geçelim o zaman." Dedi etrafına bakarak ve ayaklandı. Mete ve ben de onu takip ettik.

Bizi cinayetleri öğrendiğim televizyonun olduğu resepsiyonun arkasındaki minicik odaya götürdü. Mete girer girmez lobideki koltukların benzeri ama daha küçüğü olan deri koltuğa yerleşti.

Karanlığın ArkasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin