"Burası ilk evimizden çok daha farklı." Diyerek eve daldı Deniz, sesindeki hayranlık tonu hoşuma gitmemişti.
Evin lüks duruşu Deniz'i mutlu etse de beni çok tedirgin etmişti. Nasıl? Annemin masum olduğuna dair inancım her geçen gün azalıyordu.
Evin dış kapısı direkt oturma odasına açılıyordu. Evin sol tarafında çok geniş bir salonumuz vardı ve kanepeleri Bej rengiydi. Evin kapısından sağa baktığınızda yine dolapları bej olan beyazla harmanlanmış Amerikan mutfağını görebiliyordunuz. Mutfak tezgahının biraz önünde zevkli ve sandalyeleri beyaz olan yine aynı renk olan bir masa vardı ve hemen karşımızdaysa beyaz bir merdiven duruyordu. Evin halılarından tut perdelerine kadar her şey bej renkle ve zevkle döşenmişti. Boğmak yerine ev insanı açıyordu. Beyaz renkle birlikte o kadar uyum halindeydi ki insana huzur gibi bir şey veriyordu. Ev ferah kelimesinin her harfini hak ediyordu.
"Eh odalarımız yukarıda herhalde." dedi Deniz gülümseyerek yukarı merdivenlere doğru koşturdu.
Ben de dalgın dalgın kapıyı kapattım ve Deniz'i takip ettim. Bu bana çok saçma gelmişti. Bu kadar parayı nerden bulmuştuk biz?
"Odalarımız ayrı." dedi Deniz keyifle. "İlk defa odalarımız ayrı."
"Çok sevinmiş gibisin." dedim hafif bir tebessümle.
Hiçbir şey demeden pembe harflerle kendi adı yazan odadan içeri girdi. Kapıda adımın yazıyor olması klişesine yüzümü ekşiterek ben de siyah italik harflerle Eylül yazan kapıdan içeri girdim. -Adımı özleyeceğim aklıma gelmezdi. Annem yüzünden yaşadığım şeylere bak.- Odam da karma, beyazı ve grisi yoğun bir şekilde düzenlenmişti arada siyah raflar ve çerçeveler görebiliyordunuz. Ayrıca bütün eşyalarım yepyeniydi. Tamamen benim zevkime göre döşenmişti. Kendimi gri nevresimli yatağa attım ve yastığıma gömüp odamın tavanını incelemeye koyuldum. Avizem bile özenle seçilmişti ve odam tamamıyla sadeydi. Çalışma masamın üzerinde bir tane diz üstü bilgisayar vardı ve onun dışında boştu. Kitaplığım hariç. Kitaplık evden gelen kitaplarla doluydu, benim kitaplarım. Bu evi annem döşemişti. Birden beynimde şimşekler çaktı ve hemen kıyafet dolabımı açıp içindeki kışlık kıyafetleri incelemeye koyuldum. Bunların hepsi benim kıyafetlerimdi. Kıyafetlerimi parmaklarımın arasında inceledim. O kadar eski gelmişti ki şimdi hepsi.
Ve en azından güzel kısmı odamda yatağımın yanında bir balkonum vardı. Çok fazla büyük değildi, ama benimdi.
"Odalarımız ne kadar farklı! Benimkine de bak."
*
Sevgi gelene kadar odamda kalmayı tercih ettim ve kapının sesini duyar duymaz merdivenlerden aşağı inip Sevgi'ye tehditkar bakışlar savurdum.
"Ne? Ne var?" kapıdan içeri girer girmez bir adet Derin'i ona kollarını kavuşturmuş sinirli bir halde bakarken bulmak onu biraz korkutmuş gibiydi.
"Ne mi var? Koskocaman bir ev var."
"Evet, şey var?"
"Bu ev nasıl var peki?"
"Ah, Eylül ben anlamıyorum?" dedi sorar bir ses tonuyla ve mutfak masasına oturdu. Ben de onun karşısına bir sandalye çektim ve oturdum. Masadaki beyaz meyvelikte duran yeşil elmalardan bir tane aldım ve zevkle ısırdım, ama sanki tadını hissetmiyordum.
"Şöyle söyliyim," ağzımda elma varken konuşmak zor olmuştu, sesim biraz boğuk çıkınca yutup konuşmaya öyle devam ettim, "böyle bir ev alacak paramız mı vardı bizim?"
"Bunu neden bana soruyorsun? Bu annenle konuşman gereken bir konu değil mi? Hem annen bu evi çoktan almıştı zaten. Beni ilgilendirmiyor yani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Arkasında
Mystery / ThrillerKimseye güvenemem burada herkes bir şeyin peşinde, ben de öyle. Kim olduğumu bilmiyorum ama kim olmadığımı biliyorum. Ben katil değilim, iyi bir arkadaş ya da sırdaş değilim, artık normal bir insan bile değilim. Ama öğreneceğim, başıma gelenlerin so...