OTEL

205 127 45
                                    

Uyandığımda gayet temiz, beyaz rengin ağırlıkta olduğu bir odadaydım. Dün gece olanları düşündükten sonra hemen Deniz'i aradı gözlerim. Yanımda olduğunu hissettiğim an rahatladım ve uyandırmamak adına yavaşça doğrulmaya çalıştım. Canım acıyınca bıraktım ve Deniz'e döndüm. Uyanıktı. Gözleri boş bir şekilde tavana bakıyordu. Ne düşündüğü hakkında ufak bir fikrim bile yoktu ama hak verdim. Benim için yaşadıklarım ağırdı. on yaş için daha ağır olması lazımdı.

"Buranın parasını nasıl ödicez?" gözleri hala tavana bakıyordu.

Histerik bir gülüş attım. Bunu düşünüyormuş on yaşında ve bunu düşünüyor. Sorusu hoşuma gitmediği için rahatsız bir şekilde kıpırdandım ve bu sefer çok da canım acımadan kalkmayı başardım.

"Hallederiz bir şekilde."

"Ne kadar daha kalıcaz?" bu kız neden cevabını bilmediğim sorular sorup duruyor?

"Bilmiyorum." Diye yanıtladım dürüstçe.

"Okul-" bir sonraki cevabını bilmediğim soru gelmeden kapımız tıklandı. Hemen yüzümü yıkayıp kapıyı açtım. Tam emin olamasam da -acıdan gözüm çevremi pek görmemişti- Mete'nin dün Sevgi diye bahsettiği otel çalışanıydı. Aslında galiba sahibi.

"Merhaba?" dedim soran gözlerle

"Merhaba tatlım, dün geceden sonra iyi misin diye merak ettim." Ne kadar kaba olduğumu o an fark ettim.

"Teşekkür ederim, Mete Bey ve siz sağ olsun daha iyiyim." Sevimli bir gülümseme takındım.

"Tabii bir acile gitsen çok daha iyi olurdu ama bu durumda imkânsız tabii." Bir çırpıda konuşuvermişti.

"Hangi durumda?" diye sordum şüpheci bakışlarla bilmiyormuş gibi. Düşünmeksizin dün geceki olayla bizi bağdaştırmış olması çok normaldi. Olaylar hızlı yayılıyor ve kolay bağlantı kurulabiliyordu. Bizim durumumuzda gece apar topar otele gelmiş, hem de biri neredeyse - bence- ölü durumda, iki kız durumu çok kolaylaştırmıştı.

"Hadi kahvaltıya inin." Deyip aniden ortadan kayboldu. Tek temennim bizi ele vermek konusunda bizi burada misafir etmekteki hevesi olmaması.

***

Kahvaltı salonunda gözüm Sevgi Ablayı aradı ama ortalarda görünmüyordu. Etrafıma bakınca aslında otelin sandığımdan daha kalabalık olduğunu fark ettim. Küçük, butik bir oteldi ama kahvaltı salonu oldukça doluydu.

"Merhaba madam ah ve elbette küçük leydi."

Arkamı döndüğümde Mete oturduğu masada ayağa kalkmış bize referans yapıyordu.

"Lütfen bana eşlik edin."

Dudağımı ısırdım, kaçmanın bir yolunu arıyordu gözüm. Soru bombardımanına hazır değildim kafamda hiçbir şey planlamamıştım. Bir kafam olduğunu bile düşünmüyordum. Şimdi değil.

O da bakışlarımdan anlamış olacak ki, "Özel alana saygısızlık yapmayacağıma söz veriyorum, lütfen."

Açık büfeden bir şeyler aldıktan sonra -aslında tabağımı aşırı doldurmamak için çok fazla çaba sarf ettim. Dün öğlenden beri hiçbir şey yememiştim- Deniz'le beraber masaya oturduk.

"Burada hep yaşlılar kalıyor ya, o yüzden çok sıkıldım," dedi bıçağıyla sosisini keserken, "aslında burada okumuyorum 3 haftalık bir tatile geldim," neden sormadığımız halde anlatıyordu bilmiyorum ama dinlemek iyi geldi. Kafamı biraz olsa dağıtmıştı. "Sevgi abla annemin çok yakın bir arkadaşı, akraba sayılırız her fırsatta gelirim."

Karanlığın ArkasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin