DERİN KARAN

172 113 51
                                    


"Bana kimyada iyi olduğunu söylemiştin-" konuşurken yüzüme bakmaması durumun tuhaflığını daha da arttırıyordu. Sanki herkesin bize baktığından haberi yokmuş gibi bir hali vardı, "belki bu soruda-"

"Eğer kimyaya ait bir sorun varsa bana sorabilirsin Ozan." dedi öğretmen sert ve alınmış bir şekilde. Demek ki kimya öğretmeniydi.

"Elbette." dedi yine kafasını kaldırmadan. Yine de sanki hafifçe gülümsüyordu ya da ben bunu kafamdan uyduruyordum.

Beni bile isteye farkında olarak, tökezlediğim bir durumdan kurtarmıştı. Ben kendi adımı söyleyemediğim için beni durumdan çekip çıkarmak adına yaptığı hareketten dolayı şaşkınca kalakaldım. Yani kimyada iyi olduğum falan da yoktu zaten.

"Her neyse polislerin isteği üzerine bu soruyu sormalıydım. Saçmalık yani, polislerden kaçan bir kız neden okula gelsin ki! Okulumda gezinmemelerine şükretmeliyiz gerçi. Polisleri zar zor ikna ettim. Sonuçta burada öğrenciler sınava hazırlanıyor, sürekli okulda dolanacaklar falan onları gerebilecek her türlü durumdan korumak zorundayım." Yaptığı işle gurur duyarcasına sınıfa bakıyordu.

Muhtemelen konuşmaya devam etti ama ben daha fazla dinlemedim ve bütün bir ders boyunca yanımdaki çocuğu incelemeye koyuldum. Kambur bir şekilde oturuyordu ve hızla soru çözüyordu. Dersi dinlemiyordu bile! Kambur oturuşu onu ezik yapmak yerine tam tersine ona ayrı bir hava katıyordu. Ona özgü. Uzun açık kumral saçları düz, parlak ve dağınıktı. Gözlerine baktım. Hiç bu kadar açık bir kahverengi görmemiştim. Saçıyla aynı renkti. Kehribar rengi ve oldukça büyüklerdi. Cildi ve diğer hatları oldukça keskindi, dudakları ince bir çizgi halinde, soluk renkteydi ve bütün bu organlarıyla bir kusursuzluk yaratıyordu.

Birden kafamı hafifçe iki yana sallayarak önüme döndüm. Argo deyimle resmen çocuğu kesmiştim. Hem de şu durumda. Kendime acayip kızgındım. Ama o kadar yakışıklıydı ki onun yanında başka bir erkeğin dikkat çekmesi olanaksızdı.

Gizemli bir havası vardı ve bana seslenmesinden sonra oluşan şaşkın bakışlara bakılırsa da kimseyle görüşmüyordu. Her ne kadar kendimi engellemeye çalışsam da tekrar ona doğru döndüm. Nasıl olur da bir insanın dünyayla alakası bu kadar kesik olurdu. Umurunda değil gibiydi, yaşıyor olmak, insanlar ve ne düşündükleri... Hiçbir şey. Hep olmak istediğim insan türüydü Ozan, ama hiçbir zaman olamadığım... Ona şöyle bir bakınca Alp'e olan benzerliğini gördüm Alp'in açık saçlı ve açık gözlü haliydi ama Alp'in fizik yapısı daha inceydi ve dudakları daha kırmızı. Alp aklıma tekrar gelince canım acıdı ve önüme döndüm. Ve alakalarının olmadığını fark ettim. Kendi kendime kötü bir şey yapmıştım. Artık her Ozan'a baktığımda aklıma Alp gelecekti.

"Ha bu arada bilmeyenler için," kadın özellikle bana bakıyordu, "bu okulun müdiresi de benim ayrıca kimya derslerine de giriyorum."

Bütün bir ders süresi boyunca çocuk bana dönüp bakmamıştı bile, bir an için olsun. Bu durum küçükten de olsa kalbimi kırmıştı sanırım.

"Ozan! Eğer çözdüğün ders kimya dersi ile ilgili değilse kaldırmanı ve kimya kitabını açmanı rica ediyorum."

Ozan hiçbir şey demeden kitabını kapattı ve sıranın altından yeni bir kitap çıkardı o sırada yere bir şeyin düşme sesi geldi ama Ozan almak için yeltenmedi bile. Onun yerine hemen yan sıradaki kabarık, kıvırcık saçlı hafif tombik kız yere eğildi ve yere düşen şeyi Ozan'ın sırasına en içten gülümsemesiyle koydu ama boşunaydı. Ozan ona bakmıyordu bile.

"Ne kabalık ama!" diye fısıldadım kendi kendime. Bunun karşılığında Ozanın belli belirsiz sırıttığını gördüm. Demek ki duyma konusunda hiçbir sorunu yoktu. Ama yine de insanlara bakmayı resmen reddediyordu.

Karanlığın ArkasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin