GÖLGE

216 133 45
                                    

Buraya geleli iki hafta olmuştu. Sadece iki hafta. Bu iki hafta içinde ben kendime acırken ne olmuş olabilirdi? Belki de velet biliyordu.

"Velet-?"

"Ben nereye gidebileceğimizi biliyorum." dedi hızla.

"Ne?" şaşırmıştım. Nereden bilebilirdi ki?

"Annemle dışarı çıktığımızda otele benzer bir yer görmüştüm. Sanırım orada kalmamız sorun olmaz. Hatta şimdi düşünüyorumda-" dudaklarını birbirine sımsıkı bastırıp sessizliğe gömüldü.

"Ne? Ne düşünüyorsun?"

"Saçma."

"Söyle!"

"Yani düşünüyorum da sanki bana orayı özellikle gösterdi."

Tam o sırada polislerin annemi dışarı çıkarttıklarını görünce veledi evin arkasına çekiverdim. Herkes balkona çıkıp izlemeye koyulmuştu ve bir an için sadece bir an için gözlerim annemin deniz mavisi gözleriyle buluştu. Karanlıkta birbirimize bakıyor ve birbirimizi görüyorduk. Gözlerindeki onaylar bakışı ve dudağının hafif bir gülümsemeyle kıvrılışını sadece ben fark edebiliyordum. Sadece ben.

Çok uzun sürmeyen bu kısa zaman diliminde her ne yapıyorsam doğru olduğunu anladım.

Tam bacaklarımın adeta saplandığı kardan ayrılma gücünü kendimde bulduğumu sanarken iki gölgenin sessizce bize yaklaştığını gördüm. Nereye saklanacağımızı bilemeden arkama döndüm ve ilerlemeye kalkan Denizi omuzlarından tutup aşağıya doğru bastırdım. Gölgeler fazla yaklaşmadan durdu. Derin bir oh çekerek ben de olduğum yere çömelip konuşmalarını dinlemeye koyuldum.

"Çocuklar yoktu." dedi gölgelerden şapkalı olan.

"Zaten benim için önemli olan çocuklardan biri. Onda olduğuna eminim." sesi kalın ve buğuluydu.

"O halde onu aramaya devam edeceğiz ama-"

"Aması ne?"

"Herhangi bir sebep yokken-"

"O 18 yaşından küçük değil mi? Kullanın bunu. Bir akrabasına gönderilmesi için-"

"Sen de biliyorsun! Tüm birliklere basit bir çocuk aratmak için bu sebep geçerli değil!"

"O halde geçerli bir sebep bulun!" çok sinirli, kısık ama çok keskin bir ses tonuyla söylemişti bunu.

Şapkalı adam daha fazla beklemeyip, annemin tutuklandığı arabaya doğru ilerledi. Işığa çıkınca şapkasının polis şapkası olduğunu fark ettim. Ne? Tüylerim diken diken olmuştu. Acaba hangimizden bahsediyordu? Bende kötü hiçbir şey yoktu. En azından bildiğim kadarıyla.

"Artık gidelim." dedim velede sessizce. Korkmaya başlamıştım. Yakında üstüme yıkılmış bir hırsızlık haberi olabilirdi. Gözümden saplanan bıçak gibi ağrıyı duymazdan gelerek Deniz'in önüme geçmesine izin verdim.

"Yolu bildiğinden eminsin değil mi?"

"Hayır."

Harika. On yaşındaki bir çocuğa güvenirsen böyle olur işte.

"Bekle!"

"Ne? AH!"

Neye takıldığımı anlamadan kendimi yerde buldum. İşim kötüsü düşmeye devam ediyor ve yuvarkandıkça buz gibi karın altına saklanmış, göğsüme, bacağıma ve kollarıma çarpan taşlarla mücadele ediyordum. Kafamı korumak için aldığım iç güdüsel önlem sayensinde kollarımın her yerinde morluklar oluştuğuna yemin edebilirdim.
Kafamda daha ne kadar düşeceğimi düşünüp kendimi yokuşa teslim etmişken durdum.
Sessiz ve sık nefeslerle doğrulmaya çalıştım ama boşunaydı, pes ederek düştüğüm yere geri uzandım ve gözlerimi kapattım. Burada böyle sonsuza kadar bekleyebilirdim. Belki de yaşadıklarımı unutmanın yöntemi budur. Burada sonsuza kadar beklemek.
Benden çok daha hızlı soluyan Denizin yanıma geldiğini hissederek gözlerimi istemeden açtım.

"Bir dakika-" biraz çevreme bakındım. "Ne kadar düştüm? Biz nerdeyiz?"

"Karanlık orman." Dedi Velet bilgiç bir tavırla. "Annem anlatmıştı." Annem acaba sana daha neler anlattı? Denizle bir oturup konuşmam gerekiyordu.

"Derin sen iyi misin?"

"Sanmıyorum" dizimin adeta parçalandığını soğuğun etkisi biraz olsun geçince ve dizimde bir sıcaklığın bacağıma doğru ağır ağır indiğini hissettiğimde anladım.

"Hadi acele edelim otelde biri yardım eder belki." deyip koluma girmeye kalktı.
Çığlık atmamak için kendimi zor tuttum ve biraz nefeslendim
"Tamam o zaman hazır olduğunda." diye mırıldındadı ve yanıma oturdu. "Kesin hasta olacağız."

***

"Vay be! Nasıl yaptın bunu sen? Ben de genelde bunları hayvanlarda görürdüm." dedi otel görevlisinin otelde kalanlardan doktor diye çağırdığı adam ve göz kırptı.

Ben bu denli acı çekerken espri- hayvan? Veteriner miydi yani? Bu işte bir hata vardı ama yine de yardımcı olabileceğine inanan herkese kendimi teslim etmeye hazırdım. Gözlerimi asla açmamak ve yumuşak sıcak bir yere yatırılmak istiyordum.

"Yarılmış" yarıldığını herkes anlamıştı zaten! "Aslında bakacak olursan- dikiş atmayı biliyor olmam senin için bir şans. Bir de ilk yardım çantasının bu kadar kapsamlı olması..." yine ağlamaklı olmuştum ama sanırım bu sefer acıdan değildi.

"Tamamdır. Odanda biraz dinlen şimdilik Eylül. Bu arada şaka yaptım, tıp öğrencisiyim." deyip komikmiş gibi güldü.

Eylül mü? Adımı söylemiş miydim? Ya da sahte adımı ya da herhangi bir şeyi işte.

"Adımı biliyorsun?" sormaktan çok sorgulayan bir ses tonuydu bu. Ya da sadece ben öyle sanmışımdır. Sesimin çıkmıyor olması bile muhtemeldi çünkü.

"Kardeşin korkudan adını sayıklayıp durdu, 10 dk önce yarı baygındın. Bu arada Mete ben, kabalık olmasın." deyip tekrar göz kırptı. Gerçekten bu kadar sık yapması gerekiyor muydu? Bir de bu görebildiğim kısmıydı.

'Kardeşin' dediğini anımsayınca üstümden kaynar sular döküldü, hemen etrafıma bakınmaya başladım.

"Saaakinn, Sevgi abla onu yukarı çıkardı." neden hep neşeli konuşuyordu? Konuşurken gözlerinin içine kadar gülüyordu. Yani bu saatte bile hayat dolu bir çocuktu. Neden? Saat gecenin biri. Ah hayır üç olmuş.

"Az önce dikiş attın, nasıl bu kadar-"

"Aaa ben kana bayılırım, neyse bu saatte reşit olmayan iki kız neden otele kalmaya geliyor?" diye sordu yüzü azıcık ciddileşmişti. Neden muhabbeti uzattım ki, kalk git işte. Bahane mi bulsam yoksa terslesem mi? Hangisi daha az dikkat çekerdi acaba?

"Cevap veremeyeceğin bir durum galiba. Ama ben çözerim." ve yine göz kırptı. Sinirle yumruk yaptığım elimi çözüp ayaklandım. Biraz başarısız bir ayaklanmaydı tabii.

"Belki de ortada çözülecek bir şey yoktur." belki?

"Eğer burada yaşıyorsan, çözülecek bir şeyler illa ki vardır." deyip kolumun altına girdi. Acı versede sesimi çıkarmadım ve sanırım bir süre sonra tüm ağırlığımı ona verdim.

Karanlığın ArkasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin