15- Adana

792 80 49
                                    

Uyumak için gözünü her kapattığında Azer'in onu öptüğü an gözünde canlanıyor ve rahatsız olarak tekrar açıyordu gözlerini Karaca.

Onu öpmüştü ve gitmişti.

Yani Karaca gittiğini düşünüyordu çünkü saat gece yarısını geçmesine rağmen odaya geri dönmemişti Azer. Başka bir yerde uyuyor da olabilirdi ama Karaca onu bulmak için yerinden kıpırdamayacaktı.

Gitmediyse gözüne bile görünmemeliydi çünkü onu ilk gördüğü yerde tokadı basardı suratına. Eğer gittiyse, geri gelmemeliydi çünkü ilk gördüğü yerde yine tokadı basardı.

Onu öptüğü için değildi bu kızgınlığı. Pişman da değildi buna izin verdiği için. Öptükten sonra arkasına bakmadan kaçmasına kızmıştı Karaca. Sanki öptüğüne pişman olmuş gibi, suratına bile bakmadan kaçışı, onu yalnız bırakması...

Açık açık söylememiş miydi ona ihtiyacı olduğunu? Yeterince belli etmemiş miydi onu yanında istediğini?

Elini alnına koyarak yatakta doğruldu. Anlaşılan bu gece ona uyku yoktu. Öfleyerek yataktan çıktı ve hala bavulda duran pijamasını alıp banyoya girdi.

Ilık suyun altında düşünme fırsatı buldu kendine. Dedesinin ölmüş olduğunu sindirebilmişti, amcalarının ona olan nefretini de. Babasının ne düşündüğünden emin değildi bir tek. Annesiyle telefonda görüşüyorlardı ama nikahtan sonra bir daha aramamıştı annesi. Damla yengesi ve Saadet ablasını ise en son aylar önce görmüştü.

Sonra aklına babaannesi gelince alayla güldü. Başına ne geldiyse onun suçu değil miydi zaten? Oğullarının canı için düşmanın evine gönderip bir daha aklına bile getirmemişti Karaca'yı.

Kimse Azer'le evlendiği için suçlayamazdı da. Bu yaptığının sorumlusu da Yamaç amcasıydı. Cumali amcası sayesinde de evine geri dönememişti çünkü onu silmişlerdi.

Karaca'nın yaptığı her şey ailesinin eseriydi.

Karaca'nın gülüşü daha da arttı. Sonra ağlamaya başladı farkında olmadan.

Karşılarına geçip "Ben sizi korumaya çalışmaktan başka hiçbir şey yapmadım!" diye bağırmak istedi.

Onun korumasına ihtiyaçları yoktu ama korumuştu işte. Azer kendisi de söylemişti Karaca yüzünden intikamından vazgeçtiğini.

Şimdi de Azer geldi aklına. Onu öpen, sonra da bırakıp giden Azer... Onu koruyup kollayan, ona ev olan Azer...

Karaca yaşadıkları onca şeyden sonra ona karşı bir şeyler hissettiğini saklayacak değildi. Önemsiyordu onu. Apaçık hoşlanıyordu işte. Ama yanında olmasını istiyordu, kilometrelerce uzağında değil.

Banyodan çıkıp aynaya baktığında gördü kendini ne kadar ihmal ettiğini. Ağlamaktan gözleri çökmüştü, burnu kıpkırmızıydı ve teni, kanı çekilmiş gibi solgundu. Eskiden böyle değildi Karaca. Rengarenk kıyafetler giyerdi, saçını makyajını -babaannesinin izin verdiği kadar- özenle yapardı. Şimdi kendine baktığında ölü bir beden taşıyormuş gibi hissetti. Ama bunu düzeltmek için kolunu kaldıracak hali yoktu. Pijamalarını giyip saçına sardığı havluyla beraber yatağın üzerine bıraktı kendini.

Uyumak için ne kadar uğraşsa da başaramadı bir türlü. Yatağını yadırgamış olabileceğini düşündü ama bundan önce de uyuduğu yerlerin sürekli değişiklik gösterdiğini hatırladı. Önce misafir odası sonra koltuklar sonra Azer'in odası derken bedeni her yere uyum sağlamayı öğrenmişti.

Her türlü pozisyonda şansını denedi. En son pes edip öylece tavanı izlemeye başladığında yavaşça kapandı gözleri. Ama kısa bir uykunun ardından gördüğü kabusla tekrar açıldı. Anlaşılan bu gece böyle geçecekti. Bir başına...

LAVİNİA | AzKarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin