HEY OKULUN İLK GÜNÜ!

129 9 1
                                    

Kesinlikle okulun ilk günü harika olacaktı. Spencer Hastings (Rosewood Lisesi'nin en çalışkan en zeki ve daha 2. Sınıf olmasına rağmen okuladaki bir çok popüler aptal sarışından daha popüler,ayrıca babasıda Rosewood'un yarısı denebilecek kadar çok arsa iş yeri ve apartmana sahip) okulun ilk günü için heyecanını yenmeye çalışıyordu. Aslında heyecanlanmasına gerek yoktu. Sonuçta 2.sınıftı bu. Hiç bir fark yok , her şey eskisi gibi olacaktı. Alison hariç tabiki. Ayrıca eski arkadaşları. Ama iyi yönünden bakacak olursak yeni arkadaşlar,belki yakışıklı çocuklar ve yakışıklı öğretmenler... Aslında bunu pek sevmezdi Spencer. Yani yakışıklı çocuk ve yakışıklı öğretmen avı. Geçen sene toplandıkları pijama partilerinde açılan konularda sadece fikrini söyler ve Aria Hanna ve Alison tarafından ''ıyyy o muu!'' diye bir tepkiyle karşılaşırdı. Emily'den böyle tepkiler gelmezdi ve Spencer bunu hep merak ederdi*. Yakışıklı çocuk avı Hanna'ya yakışıklı öğretmen avı Aria'ya aitti. Hanna 1. Sınıftan beri 57 çocukla çıkmıştı. Hemde 12'siyle aynı anda. Tuhaf bir hikaye. O 12 çocuktan zaten 6sı arkadaştı. Bu 6'sı koridorda takılırken Hanna oradan geçip ortaya bir öpücük atmıştı. İçlerinden biri oradan:
-Hey Hanna akşam bir  yapalım mı?
Diye sordu. Sonra diğer arkadaşı:
-Seninle niye çıksın ki!?
-Çünkü biz çıkıyoruz. Hani sürekli bahsedipduruyordum ya! O Hanna'ydı.
O sırada bu olaya tanık olan Spencer dolabından kimya kitabını alıp hemen yaklaşık 10 adım ilerisindeki Hanna'nın yanına koştu.
- Hanna artık kendine gel yine 5 10 çocukla aynı anda çıkıyorsun demi!
- Eveet :). Ama bak bu çok eğlenceli.
Diyerek arkasını döndü. Çocuklar birbirini öldüresiye dövüyorlardı.
-Bak! Bunu izlemek zevkli!:).
Dedi Hanna.
Spencer'a göre de bu komikti ama çocukların birbirlerini haşat etmesi pekte hoş değildi. Aria ise geçen sene sürekli "Çoook yakışıklı" diye anlattığı Bay Eicher'ı öpmüştü. Aslında yanağı ile dudağı arasında bir yerdeydi. Ve kızlar ikisinin yakınlaşmasını çaktırmadan kameraya alıp tüm sene boyunca Bay Eicher'a bu görüntüleri Aria'yı mozaikleyerek bütün okula mesaj atacaklarını söyleyip koca sene boyunca A+ almışlardı.
Spencer okul için Abercrombie marka uzun bir t-shirt ve 7 For All Mankid marka Britney Spears tarzı bir jean giydi. Çantasına kitaplarını yerleştirdikten sonra aşağı indi. Aşağıda ablası (Mellisa) Wren (Mellisa'nın sevgilisi) ve annesi (Veronica) vardı.
-Hey millet bugün okul var haberiniz vardır herhalde :).
-Oh evet tatlım biliyoruz.
-Babam nerde? Bana dün beni okula bırakacağını söylemişti.
-Babanın  şu an işi var. Mahkemede müebbet hapis yemek üzere olan masum bir kadının avukatlığını yapmaya gitti.
-Anladım. Mellisa senin okulun başlamıyor mu?
-Başladı ama şu an kayıt yaptıranlar var. Bende 1 ay Philadelphia'da kalmak yerine Rosewood'a gelelim dedim. Ayrıca Wren'le birlikte olmak istedim.

-Çok iyi ama haksızlık. Siz 1 ay daha tatil yapacaksın.
- Ama sen iyi tarafından bak okul başkanlığı için oy toplayabileceksin.
Spencer kafasından kaynar sular dökülmüş gibi oldu. Çünkü başkanlık yarışını geçen sene kaybederek kazanmıştı. Yani aslında 4 oy fark ile Andrew Campbell kazanmıştı başkanlığı ama Alison sayesinde kaçak oy ile 8 oy fark ile kazanmıştı. Bu yüzden başkanlık kelimesinden nefret ediyordu. Ancak bu senede katılıp kazanacaktı. Sürekli kendince benden başka kimse başkan olamaz diye kibirlenip duruyordu. Gerçi bu huyunu yani kibirli çok bilmiş ukalâ yanını seviyordu. Ailesiyle vedalaşıp okula doğru gitmeye başladı. Yolda okul başkan adayı en büyük düşmanı Dillon Goldey. Çocuktan gerçekten nefret ediyordu. Spencer'dan 5 cm kısa bir çocuktu Dillon. Spencer onu hep "Hey Bacaksız!"diye çağırırdı. Aralarındaki uyuşmazlık Hanna'ya göre ileride aşka dönüşecekmiş. Spencer'ın buna cevabı sürekli:
-Bacaksızlarla çıkacak olsam yedi cücelerden biriyle çıkardım.
Tabi bunu Dillon'ın yakınlarında bağıra bağıra söylerdi.
Spencer Dillon'ı görmezden gelerek okula doğru ilerledi. İlk dersi Fransızcaydı. Fransızca sınıfı okulun diğer ucundaydı. İlk önce dolabına gidip Strawberry marka parlatıcısını alacak ve ardından sınıfına gidecekti. Kendi dolabına vardığında 379 numaralı dolabın sahibi Emily'i ve 364 numaralı dolabın sahibi Hanna'yı gördü. Emily hemen dolabından Max Factor marka fondoten ve Davis Eye marka göz kalemini alıp Spencer'ın yanına koştu. Ancak Hanna daha cool bir şekilde yürümeyi tercih etti. Emily:
-Hey selam Spence.
-Merhaba Spencer.
-Selam kızlar. Dersiniz ne?
Kızlar bir ağızdan "Fransızca" dediler.
Spencer bundan hoşlandımı yoksa huzursuzlandımı anlayamadı. Aslında evde hayalini kurduğu yeni arkadaşlar lafı şu an boğazında yanan bur yumru şeklinde kalmıştı. Beraber yürümeye başladılar. Yolda Aria'nın kardeşi Mike'ı gördüler. Spencer:
-Selam Mike. Aria nerede?
-Wow Spencer çook değişmişsin ateşlenmişsin resmen. Ayrıca Hanna! Yüce efendim Hanna! Emrine amadeyim!
Hahaha! Siz kızlarla uğraşmak bi yana Aria şu an evde ben evden çıkarken duştaydı. Eminim hâlâ ordadır. Hoşçakalın!
Mike okulun en yakışıklısı denebilecek kadar yakışıklı bir çocuktu. Ama bu kızların hiç birinden haz etmiyordu. Sürekli dalga geçip aşağılıyordu. Alison bu aşağılamayı kıskançlık olarak tanımlardı. Ama yinede Mike'ı severlerdi.
Kızlar Fransızca sınıfına girdiler. Çoğu oğlan Spencer'a laf atmaya başladı. Hanna'ya girişte laf attıkları için Hanna'dan sıkılmışlardı. Spencer rahatsız olmaya başlayınca Hanna onlara:
-Siz ahmak heriflerin başka işi yok mu?! Dönün önünüze yoksa fena olur!
Çocuklardan biri:
-Aptal sarışın!
Spencer:
-Hey lafına dikkat et!
Çocuklar iyice delirerek:
-Yoksa ne olur?
İçeri Dillon girerek:
-Senin kafanı kopartır diğer ikinizin ağzına tıkarım!!!!
Herkes donup kaldı.Çocuklar artık masum kediler gibi kalmışlardı.
YOKSA YENİ BİR AŞK MI DOĞUYOR??

Secret's TownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin