Bölüm Şarkısı: DEAN - 하루살이 (dayfly) ft. Sulli, Rad Museum
"Arkadaşlar, babam gay olduğumu öğrendi."
"Yuh, nasıl?"
"Gay pornosu izlerken yakaladı."
Changbin elindeki dondurmadan kocaman bir ısırık alarak "İşin garip yani, 'Şunları izlerken odanın kapısını kilitle. Ben bunları görmek zorunda mıyım?' diyerek çekip gitti." dedi biraz daha geriye yaslanırken. Kafamı iki yana sallayarak yüzümü buruşturmuştum. Yönelimini birkaç sene önce keşfetmişti ve bir şekilde ailesine söylemek istiyordu ama nasıl tepki vereceklerini bilmediği için her seferinde vaz geçmişti. Ama görünen o ki zaten biliyormuş ailesi.
"Nasıl yani, ailen o zaman eşcinsel olduğunu biliyor muymuş?"
YoungHoon, büyük bir dikkatle Changbin'in yüzüne bakarken, Changbin rahatını bozmadan "Uzun zamandır biliyorlarmış ama benim söylememi beklemişler." dedi bitirdiği dondurmanın çubuğunu çöpe atarak.
Changbin'in ailesi her zaman çok anlayışlı bir aileydi. İster Changbin'e, isterse de kız kardeşine her zaman arkadaşlarıymış gibi yaklaşarak onlara en iyi şekilde nasıl yardım edeceklerini konuşup, her soruna bir çözüm bulmayı başarıyorlardı.
Ben mi? İyi bir ailem vardı. Ama bir yere kadardı iyi olmaları. Derslerime karışmazlardı mesela. Okumak istiyorsan oku, istemiyorsan okuma diyorlardı her zaman. Ama resim yapmama izin vermiyorlardı. Çocukluğumdan bu zamana kadar boyalara, tablolara büyük ilgim vardı ama ailem her zaman buna karşıydı. Nedenini sorduğumda 'Ressamların psikoloji sorunları oluyor. Oğlumuzun delirmesini istemiyoruz. ' diyerek saçma bir açıklama yapıyorlardı her seferinde.
"Jisung? Jisung? Uyudun mu ulan?"
Changbin dirseğiyle kolumu dürterken, eğdiğim kafamı kaldırarak "Ne oldu?" diye sordum çatık kaşlarla.
"Deminden beri sana sesleniyorum. Niye cevap vermiyorsun? Ne düşünüyorsun öyle çatık kaşlarla?"
"Yok bir şey. Ne diyordun sen?"
"Bize gidelim diyoruz. Geliyor musun sen de?"
Kafamı sallayıp ayağa kalkarak kenara bıraktığım çantamı omzuma astım. Şu an eğlenecek havamda değildim. Eve gidip saatlerce uyumak istiyordum sadece.
"Siz gidin. Gece geç yattığım için uykum var. Yarın görüşürüz."
Sırtımı onlara dönüp çıkışa doğru yürürken cebimdeki kulaklığı çıkarıp kulağıma taktım. Otobüs durağının yanından geçip giderken derin bir nefes almıştım. Kendimi o kadar yorgun ve bitkin hissediyordum ki günlerce uyusam bile geçeceğini sanmıyordum. İçimde bastırdığım, ne olduğunu dahi bilmediğim bu duyguların anlamı neydi, neden beni bu kadar boğuyordu bilmiyordum ama yanlış bir şey yapmaktan korkuyordum. Sakin hayatımı bir anda karmaşık hale getirip, çıkmaza sürüklenmekten ve en korkuncu, o çıkmazdan kurtulmak istememekten korkuyordum.
Düşük omuzlarım, aldığım her nefeste daha da aşağı inerken kafamı iki yana salladım. Bazen çok abartıyordum. Kendimi de, duygularımı da çok abartıp kendime taşıyamayacağım yük haline getiriyordum.
Karşımda duran kestirme yola kısa bir bakış atıp yoluma devam etmeye başladım. Bugün biraz daha yürümek istiyordum. İçimde bugün farklı bir şeyler vardı. İstemesem bile yapmam gereken, görmemen gerekse bile görmem gereken şeyler varmış gibi hissediyordum.
Ayağımın ucundaki taşı sektirerek yürümeye devam ederken bir anda gördüğüm resimle olduğum yerde donup kalmıştım. Uzun zaman önce yenisi inşa edileceği için boşaltılmış binanın duvarına bakarken sakin adımlarla daha yakından görmek için adımladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSung
FanfictionJisung renkleri olmayan hayatına birkaç damla renk istiyordu. Ve o gün hayatına giren o adam, hayatını değil, onun duyguları olmayan kalbini boyamaya başlamıştı. "Sen, sen koca gözlü adam. Sen benim hiçbir zaman sahip olmak istemediğim en değerli du...