Merhaba benim biricik okuyucularım. Nasılsınız bakalım? Bölüme geçmeden önce şunu sizinle paylaşmak istedim. Bu kitaba daha yeni başladım ama şimdiden bir sürü okuyucusu var.
Yorumlarınızı okuyorum da diğer kitaplarımdaki okuyuculardan tamamen farklı bu kitabın okuyucuları. Yorumlarınız, hoş sözleriniz ve desteğinizin için çok teşekkür ederim. Elimden geldiğince hepinize yorumlarda cevap vermeye çalışıyorum ama olur da bazılarını görmezsem kusura bakmayın olur mu?
İyi okumalar.
Bölüm şarkısı: Punch- WHEN NIGHT FALLS
Bundan yıllar önce babamla yaptığımız uçurtma yüzümdeki gülümseme eşliğinde gökyüzünde süzülürken, bir anda ağaca takılmasıyla yüzümdeki duygularla birlikte kalbimde de teker teker ışıklarını kapatmaya başlamıştı. İşlerini bırakıp benimle zaman geçiren babamın hediyesine ihanet etmişim gibi oradan oraya yürüyerek kısa boyumla bir şeyler yapmak isterken günün sonunda ağacın tepesindeki uçurtmayı gören babam, yüzündeki gülümsemeyle 'Üzülme, yenisi yaparız. ' demişti. O zamanki mutluluğumdan çok uçup giden endişemin hissettirdiği duygu mu daha ağırdı yoksa yenisinin yapılması için verilen ama tutulmayan söz mü daha basitti hâlâ anlamış değildim.O günden sonra teker teker tüm duygularımı kaybetmeye, rengi akan bir tabloya dönüşmeye başlamıştım. Etrafımdaki insanlardan soyutlanmış kendi dünyama çekilmiştim. Kimisine göre sessiz, uysal, kimisine göreyse kendini beğenmiş bir çocuktum ama ben sadece insanlara inanmamayı kendi ailesi tarafından öğrenmiş küçük bir çocuktum.
Uzun zaman sonra kendimin bilmediğim bir zamanda hayatıma giren üç arkadaşım dışında kimseye yer yoktu kalbimde. Aslında kalbimde miydiler onu bile bilmiyordum. Ta ki birkaç güne kadar. Şu an karşımda oturup dikkatlice yüzüme bakan bu güzel yüzlü adamın beni tedirgin etmemesi gerçekten kafamın karışmasına sebep oluyordu. Kim olduğunu, neden sürekli karşılaştığımızı, kaç yaşında olduğunu, ne iş yaptığını dahi bilmiyordum ama kalbinden onun görmeyeceği şekilde kalbime akan güven duygusu beni korkutuyordu. İleride onun için neler yapabilirdim sorusu neler yapamazsın sorusuyla usulca yer değiştirirken, kirpiklerimin arasından güzel yüzünü izlemeye devam ettim.
"Okuldan mı kaçtın?"
İlk birkaç saniye anlamsızca yüzüne bakarken, o sıcak havaya rağmen içtiği sıcak çikolatalı sütüyle merakla yüzüme bakmaya devam ediyordu. Dersin ortasında bir anda çalan telefonum açamayacağım için yüzüne kapatmama sebep olurken, sonunda bir kafenin ismini atarak öğlen vakti burada buluşalım diye mesaj atmıştı. İlk baş da tereddüt etsem de onu görmek için sabırsızlanan kalbim tereddüdümü halının altına süpürmüş, yarım saatin sonunda okuldan çıkarak kafeye doğru yürümeye başlamıştım. Bilerek mi buraya seçmişti bilmiyorum ama okulla kafe arasında sadece beş dakika vardı.
Düşüncelerimi görmezden gelip kafamı sallayarak önümdeki meyve suyundan birkaç yudum alarak tekrar masaya bıraktım. "Öyle oldu galiba ama sorun değil. Çocuklar hallederler."
"Çocuklar?"
"Arkadaşlarım yani. Onlar bir şeyler uydururlar. Olmasa bile sorun değil devamsızlığımın olmadığı için bir sorun çıkacağını sanmıyorum."
Anlayışla salladığı kafası yüzünden siyah saçları alnına dökülürken gözlerim istemsizce hafif kabarık saçlarına takılmıştı. Büyük ihtimal elleriyle dağıttığı saçlarından birkaç tutam havalanmış, geride kalanları ise alnına dökülmüştü. Sıcak havaya rağmen beyaz tişörtünün üzerine giyindiği siyah ceketi ve taktığı birkaç uzun küpesiyle yine çok iyi gözüküyordu. Onun aksine saçı başı dağınık, okul formasıyla en sade şekilde karşına oturan ben ile onun arasında dağlar kadar fark vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSung
FanfictionJisung renkleri olmayan hayatına birkaç damla renk istiyordu. Ve o gün hayatına giren o adam, hayatını değil, onun duyguları olmayan kalbini boyamaya başlamıştı. "Sen, sen koca gözlü adam. Sen benim hiçbir zaman sahip olmak istemediğim en değerli du...