Merhaba canlarım, nasılsınız? Yazabildiğim kadar hızlı bir şekilde yazdım bölümü. Geçen bölüm yorumlar Allah katına çıkınca dedim hemen yazayım :DDD
Oylarınız ve yorumlarınız benim motivasyon kaynağım. Bunu unutmayın lütfen.
İyi okumalar.
Bölüm şarkısı: Mark Eliyahu & Cem Adrian - Derinlerde
"Benim için şimdi, sen aynı sana benzeyen yüz binlerce küçük çocuklardan birisin. Sana ihtiyacım yok benim. Senin de bana. Senin için diğer yüz binlerce tilkiye benzeyen biriyim. Ama sen beni kendine alıştırırsan birbirimize gereksinme duyarız. Sen benim için dünyada tek olursun. Ben de senin için dünyada tek..."
Eskiden bir şeye bağlanmanın ne kadar yanlış olduğunu düşündüğüm anılar teker teker eski raflardan önüme devrildiğinde iç çekerek sakin adımlarla yürümeye devam ettim. Bağlanırsan, alışırsın. Alışırsan onsuz yapamazsın. Ve bitmesi gerektiğinde bitiremezsin. İşte bu yüzden en başından beri tek kişi, tek kalp ve yarım bir ruhla devam etmeyi isteyen yanım, şimdi yan yana yürüyen iki kişi dışında hiçbir şey göremiyordu. Ben, o ve parmaklarından ruhuma damlayan renkleri.
"Birden susturdum tüm dünyayı sen konuş diye,
-Nasıl sağırsın kendine. "
Yıllarca kulaklarını kapatıp, gözlerini sıkıca bağladığım kalbim alıştığı ortamdan ayrılmanın sevinciyle kaburgalarımı sıkıyor, olduğu yerden çıkmak istiyordu. Yıllarca susturmuştum onu. Yıllarca sadece ben konuşmuştum, o da dinlemişti. Ama şimdi ben bile susmuştum, çünkü biz değil, o konuşsun istiyordum. Yüzündeki o haylaz gülümsemesiyle bir şeyler söylesin, kalbime, ruhuma dokunsun istiyordum.
"Bazılarının yüreğe iyi gelen bir yanı vardı, armağan gibiydiler."
Evet, tam da buydu işte. O benim için uzun yıllar sonra, aramasam bile bulduğum en renkli, en canlı en güzel armağandı. O benim en değerli köşemden asılan bir tablomdu.
Derin bir iç çekip ellerimi pantolonumun ceplerine sokarken, Younghoon çantamda aldığı 'Küçük Pres' kitabından alıntıları yüksek sesle okuyarak hepimizin duymasına neden oluyordu. Ve işin garip yanı her şeyle dalga geçen çocuklar, şimdi pürdikkat Younghoon'un ağzından çıkan alıntıları dinliyordu. İstemsizce gülümserken içimden 'Galiba bu dünyada herkesin içinde Küçük Prens sevgisi yaşıyor' diye geçirmiştim.
"Ya Jisung, o değil de bu Minho hyung çok yakışıklı adam. Adamla bir fotoğraf çekinip İnstagram'a attım elliden fazla Dm geldi ve hepsi Minho hyungun numarasını, hesabını isteyen mesajlardı. Üst üste toplasan bu zamana kadar toplam elli DM almamışımdır."
Beomgyu isyan dolu sesiyle kafasını salladığında, Younghoon elindeki kitabı omzumdaki çantamın fermuarını çekip içine koyduktan sonra tekrar kapayarak eski yerine geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSung
FanfictionJisung renkleri olmayan hayatına birkaç damla renk istiyordu. Ve o gün hayatına giren o adam, hayatını değil, onun duyguları olmayan kalbini boyamaya başlamıştı. "Sen, sen koca gözlü adam. Sen benim hiçbir zaman sahip olmak istemediğim en değerli du...