Merhabalar efenim. Nasılsınız bakalım kışlık cebimin içinde unuttuğum paracıklarım? İyisinizdir inşallah.
Bölümü geçmeden önce şikayetimi yapıp gidiyorum..
Öncelikle, kitabımızın okuyucu sayısından büyük bir artış var ve bu beni çok ama çok mutlu ediyor. Bunun aksineyse artan okuyucu sayıyla birlikte vote ve yorumlarda ciddi bir düşme var.
Eğer bu bölüm de böyle devam ederse istemeyerek diğer bölüme sınır koymak zorunda kalacağım. Bunu yapmak istemiyorum çocuklar, bu yüzden bol bol vote yorumlar salalım kitabımızın üstüne.
İyi okumalar.
Bölüm şarkısı: Stray Kids - Silent Cry
Bakışlarım pencereye sertçe çarpan yağmur damlalarına takıldığında, içimi anlamsız bir huzur kaplamıştı. Soğuk pencereden aşağıya doğru süzülen damlaların artından bıraktığı silik nemli iz silinmeye yüz tutmuş değerli anılardan kalan sisli hatıra gibiydi.
Havalar iyice soğumaya başlayıp yazın son baharla yer değiştirdiği bugünlerde sık sık yağmurlar yağmaya başlamıştı. Eskiden hiç haz etmediğim yağmurun, şimdi izlediğimde bana huzur vermesi hayatımda, kararlarımda, düşüncelerimde bazı şeylerin değiştiğini gösteriyordu bana. Bir zamanlar umutsuzluğun peşinden boynu bükük bir çocuk gibi attığım adımlarım artık kendinden emin bir şekilde kendi umudunu bulmaya çalışıyordu. Bazen düşüyor, bazen yaralanıyor, bazen ise uzun süre düştüğü yerden kalkamıyordu ama yine yoluna devam etmeye çalışıyordu. Çünkü biliyordu, biliyordu ki onu düştüğü yerden kaldıracak tek kişi yine kendisiydi.
"Jisung, Byungchan temelli mi kalmaya karar verdi yoksa gidecek mi?"
Kulağıma dolan fısıltıyla birlikte bakışlarımı önümde oturan Changbin'e çevirdim. Partide tanıştığı çocuğu unutmuş olmalıydı ki artık eski haline geri dönmüş, birkaç günde kaybettiği kilolarını geri almıştı. Tahtanın önünde durmuş hararetli bir şekilde dersi işleyen öğretmene yakalanmamak için kafasını hafif bir şekilde çevirmiş, fısıltıyla konuşuyordu.
"Belli değil, daha kararını vermedi. Büyük ihtimal gidecek. Burada çok kalabileceğini düşünmüyorum."
Sesimle birlikte elindeki telefonu masanın altına koyup yüzünü bana dönen Beomgyu tek kaşını kaldırmış, anlamsız bir şekilde yüzüme bakıyordu. Changbin ve Younghoon'un da bakışları onunkinden pek farklı değildi. Çünkü onlar da biliyorlardı ki Byungchan bana çok düşkündü. Eskiden tanışmışlıkları yoktu çünkü Byungchan gittiğinde ben liseye yeni başlamıştım. Onu sadece benim anlattığım ve partide gördükleri kadar tanıyorlardı ama bu kısacık anlatış bile onun bana ne kadar bağlı olduğunu göstermişti. Gitmişti, ama gitme sebebi de benim mutlu olmam için olduğunu biliyordum.
"Byungchan'a karşı hâlâ soğuk musun?"
Sırtını duvara yaslamış pürdikkat yüzümü inceleyen Beomgyu'nun bir şeyleri anlamaya çalıştığını bakışlarından anlaya biliyordum ama bu durumu onlara nasıl izah edebilirdim sorusu durmadan beynimi kemiriyordu.
"Değilim, aksine biraz daha eskisinden yakınız ama..."
"Ama?"
"Ama hâlâ tam anlamıyla onu yakınına almıyorsun?"
Younghoon yorgun bakışlarını birkaç saniyeliğine yüzüme çevirip tekrar okuduğu kitaba çevirmişti. Açıklamam çok zor gözüküyordu ama Younghoon'un birkaç kelimeyle söylemesi aslında o kadar da zor olmadığını göstermişti. Belki de durumu abartıp kabullenemeyen tek kişi bendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSung
FanfictionJisung renkleri olmayan hayatına birkaç damla renk istiyordu. Ve o gün hayatına giren o adam, hayatını değil, onun duyguları olmayan kalbini boyamaya başlamıştı. "Sen, sen koca gözlü adam. Sen benim hiçbir zaman sahip olmak istemediğim en değerli du...