Bölüm şarkısı: Lee Hi - Dear You
"Çocuklar, birbirinizi itmeyin lütfen. Sıraya girin."
"Öğretmenim, Changbin arkadaşım popomu elliyor. Lütfen ona bir şey söyler misiniz?"
"Changbin arkadaşının mahremiyetine saygı duy evladım."
"Hocam yalan söylüyor. Ne yapayım ben Beomgyu'nun buruşuk poposunu."
Ve yine bir beden terbiyesi dersi ve yine birbirinden anlamsız muhabbetler. Sınıfta Changbin'den sonra boyu en kısa ben olduğum için her zaman ön sıralarda duruyordum ama yine Beomgyu'nun Changbin'e kafaya taktığı bir gün olduğu için 1.80 boyu olmasına rağmen önüme geçmişti. Niye herkes gibi benim de kitaplarla kafayı yiyen, sinemalara giden, sanatsal bir ruha sahip olan arkadaşlarım yoktu diye düşündüğüm bir güne daha uyanmıştım.
"Evet çocuklar. Bugün hepiniz takla atacaksınız. Geçen seferki gibi yok benim boyun fıtığım var, yok ben yeni ameliyat oldum, yok yeni böbrek taşı düşürdüm diye mazeretler duymak istemiyorum. Hepinizin sağlık raporları elimde. Domuz gibisiniz."
Hoca elindeki raporları sallarken çocuklar bağırmaya, itiraz etmeye başlamıştı ama hoca elini kaldırıp hepsini susturmuş, teker teker isimlerini söyleyerek takla attırmaya başlamıştı.
En son takla atmaya çalıştığımızda Beomgyu Changbin'in önüne geçip bowling topu gibi döndürerek geldiği yere göndermiş, boynuna bir haftalık boyunluk takmasına sebep olmuştu. O yüzden bir süre Beomgyu'nun başka sınıflarla beden terbiye dersine girilmesine karar verilmişti ama orada da rahat duramayınca tekrar bizimle birlikte derse girmeye başlamıştı.
"Bugün dersten sonra bir şeyler yapalım diyoruz. Sen ne diyorsun?"
YoungHoon boyu uzun olmasına rağmen Beomgyu gibi arkadan öne gelmiş, diğer çocukların duyamayacağı şekilde fısıldarken, ben kollarımı germeye çalışıyordum. "Bensiz gidin. Hevesim yok. Annemler de evde değil. Akşama kadar uyuyacağım."
"Ya sen hayırdır? Kaç seferdir bizi başından atıyorsun. Yeni bir arkadaş grubu mu buldun kendine? Lan yeni arkadaşlar mı buldun?"
Sesli bir şekilde nefesimi dışarı verip gözlerimi devirerek "Yok öyle bir şey. Sizi buldum ağzım bala battı da üstüne bir de yenilerini mi bulayım?" dedim önde itişen Changbin ve Beomgyu'nun kolundan tutup rahat durmalarını için çekiştirirken. Sınıf sınıf değil sanki sirkti.
"Sen şimdi kötü bir şey mi söyledin?"
"Bu çocuk iyi ki yakışıklı, uzun boylu olmuş. Düşünsene bu salaklıkla bir de çirkin oluyormuş bu. Vallahi ülke dışı ederlerdi."
Beomgyu kolunu Changbin'in omzuna atmış pis pis gülerken, istemsizce ben de gülmeye başlamıştım. "Lan Beomgyu nefes alamıyorum, hayvan tüm ağırlığını üstüme verdin."
Changbin omzundaki kolu itinayla uzaklaştırmaya çalışırken, Beomgyu inadına daha da yükleniyordu. Zaten birkaç santim boyu vardı onu da yerin dibine sokmayı düşünüyordu herhalde.
"Ya bu bana iltifat mı etti şimdi? Yakışıklı uzun boylu dedi. İltifat mı etti Jisung?"
"Soktuğum lafı bile anlamayacak kadar küçük bütçeli bunun iq'sü. Biz iyi ki bununla arkadaş olmuşuz yoksa sana şeker vereceğim diyip pencereye sıkıştırıp ırzına geçeceklerdi."
"Jisung buna bir şey söyler misin?"
"Beomgyu sus artık. Bak öğretmen seni çağırıyor."
Sırtından itip öne çıkmasını sağlarken ağrıyan başımı sıkmaya başladım. Arkadaşlar mıydı yoksa başa belalar mıydı hâlâ karar verememiştim. Baş ağrısından başka bir şey olmadıkları beliydi, orası kesin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSung
FanfictionJisung renkleri olmayan hayatına birkaç damla renk istiyordu. Ve o gün hayatına giren o adam, hayatını değil, onun duyguları olmayan kalbini boyamaya başlamıştı. "Sen, sen koca gözlü adam. Sen benim hiçbir zaman sahip olmak istemediğim en değerli du...