Merhaba canlarım, nasılsınız? Uzun zaman oldu değil mi? Aslında gelecek haftaya kadar bölüm atmayacaktım ama şu sıralar ruhen o kadar büyük bir boşluktayım ki kendimi yine sizin yorumlarınızı okurken buldum. Ve bir kez daha bana ne kadar iyi geldiğinizi anladım.
Bu bölüm yorumlarınızı, duygularınızı bolca benimle paylaşın lütfen. Çünkü ne düşündüğünüzü, ne hissettiğinizi bilmek istiyorum. Bölüm sonunda olsa bile mutlaka yazın.
İyi okumalar.
Bölüm şarkısı: Billie Eilish - No Time To Die
Kalbin daracık odalarında gizlenen hatıraların, unutulan kitap sayfaları kimi yavaş yavaş sararmaya, kopup dökülmeye başlıyordu. Gücün yettiği kadar toplayıp birbirine bağlamaya çalışsan bile gönülsüzce yaptığın için bağlandığı yerden tekrar kopuyordu.
Bir göz kırpımında bile dünyada binlerce değişen hayat hikayelerine rağmen, geçen yılların ağırlığını hiçbir şekilde hissedemeyen boş kalbimin renksiz duvarları kadar hissizdi hayatım. Gerçekten böyle mi doğmuştum yoksa sonradan mı bu kadar ruhsuzlaşmıştım sorusunun net bir cevabını bulduğumda belki de kendi rengimin ne olduğunu anlayacaktım.
"Jisung şu topu adam gibi atar mısın canım arkadaşım? Yoksa gelip seni potaya fırlatayım mı?"
Kucağıma sertçe çarpan topla inleyip karnımı tutarken içimden küfürler etmeye başlamıştım. Kenardan bağıran çocukların sesini duyabiliyordum ama ağrıyan karnım yüzünden iki büklüm olduğum için ne dediklerini tam anlamıyordum.
"Changbin elinin ayarına edeyim senin. Öldü çocuk beyinsiz herif."
Beomgyu hızlıca yanıma gelip iyi olup olmadığıma bakarken ağrıdan sulanan gözlerimi kaldırıp "Galiba içimde bir şey kırıldı Beomgyu." dediğimde Beomgyu gülerek kolumdan tutup ayağa kaldırdı. "Kanka böbrek taşın varsa o düşmüştür."
Bu sırada yanımıza gelen Changbin ile Younghoon beni etrafımda döndürüp ne olduğuna bakınca, Beomgyu Changbin'in koluna vurarak elini geri çekti. "Changbin, 1 metrelik boyunla çok alan kaplıyorsun. Defol nefes alalım."
Changbinle Beomgyu kenarda didişirken bu sırada kolunu omzuma atan Younghoon, kendisiyle birlikte beni de kenarda oturan sınıf arkadaşlarımızın yanına yürüttü. Son sınıf olmamıza rağmen çok önemliymiş gibi her hafta beden dersine giriyorduk. Ders çalışmak isteyen çocuklar müdüre gidip biz ders çalışmak istiyoruz, beden terbiyesine girmek istemiyoruz deyince, müdür 'Ben de bir anda zengin olup para bulduktan sonra çok değişti demelerini istiyorum ama olmuyor.' diyerek çocukları odasından çıkarmıştı. Dersle uzaktan yakından alakası olmayan Changbin'i bile yanlarında götürdüklerinde müdürün onları ciddiye almayacağını hepsi bilmeliydi ama umut işte ne yapsınlar.
Younghon yere oturup beni de kolumdan çekerek yanına oturtmuştu. Kenara bıraktığı suyun kapağını açıp bana uzatırken "İyi misin? Çok sert değdi top." deyince uzattığı sudan içip kafamı salladım. "İyiyim, daldığım için topun geldiğini göremedim."
"Bu sıralar çok durgunsun Jisung. Eskiden de çok konuşmazdın ama şimdi daha da sessizsin. Bu yeni tanıştığın çocuk ile mi ilgili?"
Younghoon kollarını geriye yaslamış dikkatlice yüzüme bakarken bir an nasıl bir tepki vereceğimi bilemediğim için öylece yüzüne bakmaya devam etmiştim. Daha sonra yalandan öksürüp bakışlarımı yüzünden çekerek ileride top oynayan çocuklara çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSung
FanfictionJisung renkleri olmayan hayatına birkaç damla renk istiyordu. Ve o gün hayatına giren o adam, hayatını değil, onun duyguları olmayan kalbini boyamaya başlamıştı. "Sen, sen koca gözlü adam. Sen benim hiçbir zaman sahip olmak istemediğim en değerli du...