Jaemin bir sürü röportaj verdi. Garip bir şekilde, insanlar boka sarmış hayatı ile baya ilgiliydiler – sanki o kadar rahatsız edici, o kadar acayip bir şeymiş ki bakışlarını başka bir yere çeviremiyorlarmış gibi. Jaemin bu makaleleri kendi tarafına çektiği sürece bunun bir sorun teşkil etmediğine karar verdi. Muhabirler hayatının ne kadar zorlaştığını, onunla sadece yüzde 5 uyumlu birisi ile sevgili olmanın ve onu sevmenin ne kadar zor olduğunu kabul etmesi için ona tuzaklar kurmaya çalıştığında çabucak soruları çarpıtıyordu. Ayaklarının üstüne sağlam basıyor ve bu zavallı tuzaklara düşmüyordu. Donghyuck da onu bir şahin gibi izliyor, ekibinde küçük sırrını bilen tek kişi olduğu için bu aralar kendisinin kamu sözcüsü gibi davranıyordu.
Bu röportajları sahte ruh eşi ile yaşadığı sahte mutluluğunu gözler önüne serip okuyucu kitlenin empatisini kazanmak için kullanıyordu. Jeno'dan, onun dikkatini çeken küçük alışkanlıklarından, birlikte yaptıkları şeylerden bahsediyordu – ve çoğu zaman yalan söylüyor gibi hissetmiyordu bile.
"Rolünü muhteşem oynuyorsun," Donghyuck bir röportajın ardından ona iltifat etti. Jaemin yarım saat boyunca şairane bir dille Jeno'yu anlatmıştı, ta ki muhabirin esnemesini bastırmaya çalıştığını fark edip durana kadar. "Ona gerçekten aşıkmışsın gibiydi."
Jaemin bu akıl almaz bir şeymiş gibi güldü. O aşık olacak bir tip değildi.
–––
Jaemin acaba sahte sevgilisinin ismi her geçtiğinde gelip giden bu ılık, içini kıpır kıpır eden his normal mi merak ediyordu. Renjun'a sorduğunda eline geçen tek şey etkilenmemiş bir bakış ve 'tam olarak ne zaman duygusal açıdan cahil birine dönüştün' şeklinde bir terslenme olmuştu. Duygusal açıdan cahil falan değildi, hatta tam tersiydi, ama neden böyle hissettiğine bir anlam veremiyordu sadece.
Tüm bu belirsiz hisler bir keresinde Jeno'ya bakıp 'sana aşık olmak çok kolay olurdu' diye düşündüğünde birdenbire çıkagelmişti. Bu gittikçe büyüyen hislerin ne zaman başladığından emin değildi – belki Jeno'nun bazen çok kaba olmasına rağmen aslında bir minnoş olduğu ortaya çıktığındaydı ya da belki uyuyamadığında onun için gitar çaldığı zamandı. Bunun o yüksek seviyeli ruh eşlerinin arasında var olduğu söylenen 'duygusal bağ' olmadığı belliydi, çünkü şimdilik duygusal olarak Renjun'la Jeno'yla olduğundan daha uyumluydu.
Tüm minik detaylar adına hoşlantı demeye korktuğu bir şeye vardı.
'Aşık olmamaya çalış', ilk öpücüklerinde Jeno'nun dudaklarına bunu fısıldamıştı ve şimdi adeta bir salak gibi ondan hoşlanıyordu.
Harika.
"Sen... düşünüyor musun?" Jeno eğlenmiş bir sesle sordu. Aralarındaki mumu devirmemeye dikkat ederek Jaemin elini kendininkinin içine aldı. "Bu tarihi bir an. Bir parçası olduğum için onur duyuyorum."
Jaemin gözlerini kıstı. "Komik olmaya mı çalışıyorsun şu an?"
"Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan. Hepsi senin suçun." Jeno elini geri çekip onu savuşturdu. Jaemin eline geri uzanmamak için kendini tuttu, sıcaklığını anında özlemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Running In Circles | nomin
FanfictionJaemin test sonuçlarına baktı. Derin bir nefes aldı ve kağıtları sakince masanın üstüne koyup ileri itti. Bakışlarını karşısında oturan doktora çevirdi. "Bu sonuçlar doğru mu gerçekten?" kağıdın üzerinde yazan numaraya bakarak sesli bir şekilde düşü...