5.2

702 86 36
                                    


"Jeno Lee, seni burada görmek ne güzel." Jaemin oturduğu koltuktan seslendi, mobilyanın üstüne sanki ev sahibi oymuş gibi yayılmıştı. Jeno aniden gelen sesle irkildi, evde kendisinden başka birinin olmasını beklemiyordu. Elindeki spor çantasını ayakkabılığın üstüne attı.


"Burası benim dairem," dedi kısık bir sesle. Gürültüyle çarpan kalbinin sesi kulaklarında uğulduyordu. Henüz Jaemin'le yüzleşmeye hazır değildi. Bu yüzden ailesiyle zaman geçirmeye kaçmış ve kendisi yapmak yerine Mark'tan -o olmasaydı ne yapardı- Jaemin'e eşyalarını geri vermesini istemişti. Anahtarlarını masaya attı, şıkırdama sesleri sessiz odayı doldurdu. "Neden buradasın, Jaemin? Birbirimizle işimiz kalmadı sanıyordum."


Jaemin'in ağzından minik bir kıkırdama kaçtı ve Jeno yüzünün ısındığını hissetti. Yüzünü en sevdiği kapüşonlusunun içinde saklamaya çalıştı, Jaemin'in defalarca kez çalmayı denediği açık mavi olanın, ve kapının kenarına yaslandı. Jaemin ona sırtı dönük bir şekilde oturuyordu ama onu görebilmek için kafasını çevirdi.


"Kalmadı mı gerçekten?" Sesi her zamanki gibi utanmaz ve oyuncu bir havayla kelimelerin arasında yükselip alçaldı. Jeno 'evet kalmadı' diye onaylamak için ağzını açtı ama Jaemin'in gülümsemesinin dudaklarından silindiğini gördüğünde durdu. Aktör koltuktan kalktı, Jeno'nun eski oturma odasının ortasında dikilirken o kadar can acıtıcı derecede güzel gözüküyordu ki Jeno'nun nefesi boğazına takıldı. "Konuşabiliriz diye umuyordum."


"Ne hakkında?"


Jeno dürüst davranmamayı sevmezdi. Ama şu anda, kendi kalbini korumak için dikkatlice sesini umursamaz bir tona bürüdü ve gözlerini Jaemin'den çekip sanki orada ilgisini çeken bir şey görmüş gibi duvara çevirdi. Göz ucuyla Jaemin'in endişeliymiş gibi yumruğunu sıkıp gevşettiğini görebiliyordu.


"Beni son çağırdığında sana bir şey söylemek istiyordum. Ama gitmiştin." dedi, kalın sesi neredeyse bir fısıltı gibiydi. Jeno, Jaemin'in söylediklerini pür dikkat dinlemesi gerekiyormuş gibi hissetti, eğer hafife alırsa bir şeyi kaçıracağından korkuyordu.


"Öyle mi?" diye sordu Jeno kayıtsızca, bakışlarını hala inatla duvarın üzerinde tutuyordu.


Jaemin'in lanet ipucunu alıp gitmesini istiyordu – böylece Jeno sonunda kimsenin onu tanımadığı normal, basit hayatına geri dönebilirdi. Sadece Mark'ın ya da Heejin'in arkadaşı olarak bilindiği, asla kendi ismi ile tanınmadığı, insanların aklında bir saniyeden uzun bir süre kalmadığı zamanlara geri dönebilirdi. İsimsiz biri olmaya dönüp, mimarlık projeleri üzerinde, malum birisi her zaman ortaya çıkıp onları bozmadan çalışabilirdi. Böylelikle huzur içinde mezun olabilirdi. Kendini işlerinin içine atıp sadece istediğinde ortaya çıkabilirdi ve yalnız kalmak isteyip istemediğini umursamayan birine içini dökmek zorunda kalmazdı. Onun için fazla gösterişli olan, onu rahatsız eden randevulara çıkması gerekmezdi. Orada bok gibi hissetmesine rağmen yine de gülümsemek zorunda kalmazdı – tam da o sırada Jaemin, Jeno'nun tekrar nefes almasına yardımcı olacak tamamen aptalca bir şey söylemezdi.


Jaemin aralarındaki küçük mesafeyi geçip Jeno'nun önünde durdu. Aralarında sadece birkaç santimetre vardı, ama Jeno'nun gözünde birbirlerinden kilometrelerce uzakta olsalardı da aynı olurdu. Bu onun geçemeyeceği bir mesafeydi çünkü Jaemin gibi ışıl ışıl parlayan birinin Jeno kadar sıkıcı biriyle birlikte olması mümkün değildi.

Running In Circles | nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin