4.4

784 86 80
                                    

Bazen Jeno'yu öpmek biraz fazla gerçekçi hissettiriyordu. Öpücükleri bazen birkaç saniye daha uzun sürüyordu, bazen fazla tatlı, bazen de fazla hararetli oluyordu. Jaemin acaba bunları sadece kendisi mi kuruyor, acaba basit bir öpücüğü kafasında çok mu büyütüyor emin değildi. Ama hemen ardından Jeno dilini çatlamış dudaklarının üzerinde gezdiriyor veya alt dudağını ısırıyordu, ve Jaemin her şeyin farkındaydı. Jaemin bunun nereye gittiğini biliyordu. Bunun olmasına izin vermemesi gerektiğini de biliyordu – Jeno'nun siyah gözlerindeki vicdan azabının öylesine ciddi bir şekilde parladığını görüyordu ki, Jaemin durumu yanlış anladığından korkuyordu. Ama sonra bu ifade bir anda yok oluyordu ve Jeno ona yarım aylara dönen gözleriyle gülümsüyordu – bu gidişle Jaemin öbür tarafa yolcu olacaktı.


Bazen Jaemin acaba Jeno ne yaptığının farkında mı merak ediyordu. Acaba Jeno tutması için sessizce elini uzattığında ya da Jaemin'in asi saçlarını yüzünden çekmesine yardım ettiğinde Jaemin'in üzerindeki gücünün farkında mıydı? Jaemin'in her seferinde daha zayıf ve savunmasız hale geldiğini, sahip olduğu her zerre nefsi müdafaayı mahvettiğini bilip bilmediğini merak ediyordu.


Tehlikeli bir oyundu bu, aşık rolü yaparken gerçekten de öyle olmak. Çok belli ederek durumu garip bir hale sokuyorsa diye korkuyordu. Jeno etrafında olanlardan ne kadar bihaber olursa olsun yavaşça fark eder ve her şeye bir son verir diye...


Ve onunla şu anki gibi olmak, hiç yakın olmamaktan daha iyiydi.


–––


Jeno, Jaemin'e karşı olan memnunsuzluğunun ne zaman onunla zaman geçirmekten gerçekten hoşlanmaya dönüştüğünü bilmiyordu. Bu onun canını sıkıyordu. Kendini bir aptal gibi hissediyordu – Jaemin bunu, insanları aralarında bir şey olduğunu, yüzde 5 ile eşleşmelerine rağmen mutlu olduklarını düşünmeye yöndendirmek için yapıyordu, bu yüzden Jeno ile zaman geçiriyordu, Jeno'nun peşine takılmayı sevdiği için değil.


Jeno pek eğlenceli biri olmadığının ve bazen durgun olduğunun farkındaydı. İnsanlar genelde onun mizah anlayışını ya da kendi halinde olmaktan hoşlanmasını sevmezlerdi. Sadece bir avuç arkadaşı vardı, fazlasına da ihtiyaç duyduğu falan yoktu. Ama bazen kafasına dank ediyordu – hiç kimsenin ilk tercihi değilsin. Sözde-ruh eşinin bile onunla uyumlu olmadığını keşfetmek bu hissi ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Böyle düşüncelerinin fazla derin olduğu zamanlarda kendini izole etmeyi severdi, kendini dünyadan tamamen soyutlayıp işine vermeyi. Tekrar günyüzüne çıkıp dünyayla yeniden yüzleşebileceğini hissedene kadar teslim tarihine hala birkaç hafta olan bir projeyle köşesine çekilip küçücük dairesinde günler geçirebilirdi.


Mark ve Heejin buna saygı duyuyor ve onu kendi haline bırakıyorlardı. Başlangıçta dairesine dalıp Jeno'yu işinden uzaklaştırmışlar, onu hiçbir zaman zevk almadığı partilere gitmeye zorlamışlardı, ta ki bir gün Jeno patlayıp sert bir dille onları tersleyene kadar. Eninde sonunda öğrendiler ki işler onun başa çıkamayacağı kadar zorlaşmaya başladığında bu onun başa çıkma yoluydu, ve her ne kadar kendisini arkadaşlarından soyutlaması hiç de iyi bir fikir olmasa da onun kendi kafasında işleri yoluna koyma yöntemi buydu.


Ama onun yalnız kalma ihtiyacına asla saygı duymama konusunda Jaemin'e güvenebilirdiniz.


"Aç kapıyı, Jeno Lee. Ben geldim, kankin." Jaemin zavallı komşularını ve saatin neredeyse gecenin 11'i olmasını umursamadan giriş kapısının diğer tarafından bağırdı. Öğleden sonra Jaemin'den 'parkta romantik bir yürüyüşe ne dersin?' diye bir mesaj almıştı. Ve Jeno 'üzgünüm gelemem iyi hissetmiyorum' yazmak için tüm enerjisini harcamıştı. Ki bu tamamen bir yalan değildi çünkü şu an gerçekten de iyi hissetmiyordu, bunun sebebi geçmek bilmeyen umutsuzluğu olsa da.

Running In Circles | nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin