Lauv - I Like Me Better
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn. ♡
🍁
Hayatımı saçlarımın uzunluğuna göre yorumlardım hep. Eğer omuzlarımı geçmişse ne de çok zaman geçmiş hayatımdan ne kadar da çok vakit harcamışım derdim. Bu yüzden saçlarımın uzadığının farkına vardığımda tekrar omuzlarımın bittiği yerde kestirir ve zamanın benim için asla akmadığını, yine aynı yaşta takılı kaldığımı kanıtlamak istercesine kendimi kandırır doğruyu kabullenmek istemezdim.
Bana göre her bir saç telimde birer hatıram vardı. Hepsi bir araya gelerek anılarımı oluşturuyordu sanki. Annem hayattayken her bir saç tutamımı güzelce okşar onlara özenle bakardı. En son onunla vakit geçirdiğimde 14 yaşımdaydım. Sabah okula gitmek için erkenden kalkmış, kahvaltımı yapmış ve üzerimi giyinerek yatağımın üzerinde annemi sırf saçlarımı örmesi için sabırsızlıkla beklemiştim. Saçlarım yine ya omuzlarımda ya da özenle örülmüş bir şekilde sırtımda salınıyordu. Ne kadar zaman geçerse geçsin hep omuz hizamda kalmalıydı. Onların uzamasını görmek benim 14 yaşımdan uzaklaştığımı bir tokat gibi yüzüme çarpardı. Uzarsa kestirmeli ve yine kendimi kandırmalıydım.
14 yaşımda ve annemle kalmalıydım.
“Daldın yine… Ne düşünüyordun?”
Partinin gürültülü havası bile düşüncelere dalmamı engellemediğinden yanımda bana seslenen Ceren’in varlığını hissetmem bir anlığına beni irkiltmiş ve sersem bakışlarla ona dönmeme sebep olmuştu. Sertçe yutkunup gözlerimin önüne gelen siyah perdeyle gözlerimi kısa bir süreliğine sıkıca yumdum. Ardından gözlerimi kırpıştırarak açtığımda endişeli bakışlarıyla beni izliyordu. “İyi misin?” diyerek sağ koluma asıldı.
“İyiyim.”
Gözleri tekrar bedenimi süzüp iyi olduğuma emin olduğunda o da tıpkı benim gibi kafasını kalabalığın olduğu tarafa çevirdi. “Bize içecek bir şeyler alıyorum.” dediğinde bakışlarımı yüzüne çıkardım. Yaptığı sade makyaj yüz hatlarını daha doğal bir şekilde ortaya çıkarmıştı. Kısaca kafamı sallayarak onu onayladığımda yanımdan ayrıldı. Gözlerim onun kalabalıkta gezinişini sırtından seyrederken yanıma beliren bedenin varlığını fark edememiştim. “I hope you are not bored because ı left you alone. (Umarım seni yalnız bırkatığım için sıkılmıyorsundur.)
Ona doğru dönerek ellerimi nerdeyse benimle aynı boyda olan masanın üzerinde birleştirdim. “It doesn’t matter, I’m not bored, just have fun.” (Önemli değil, sıkılmadım. Sen eğlenmene bak.) dediğimde genişçe gülümsedi ve eliyle ilerideki masayı işaret etti. Bakışlarımı işaret ettiği masaya çevirdiğimde birkaç kişinin merakla bizi izlediğini görmem istemsizce kaşlarımın kalkmasına neden olmuştu. “I’m at that table, you can join us whenever you want.” (Şu masadayım. İstediğin zaman bize katılabilirsin.)
Hafifçe gülümsedim. “Thanks.” (Teşekkürler.)
Lucas masadan ayrılırken Ceren’le karşılaşmış ve ikiside kısaca selamlaşmıştı. “Bakıyorumda Lucas baya kaynaşmış. Nereye dönsem birilerinin yanında görüyorum hep.”
Getirdiği kokteylerden birini önüme çekip pipeti dudaklarıma dayadım. Ekşimsi tadı yüzünden istemsizce yüzümü buruşturup dilimi ısırmıştım. “Neyli bu? Çok ekşiymiş.”
“Bilmem elime ne gelirse aldım.” diyerek omuzlarını silkti. Kendi içeceğinden tekrar bir yudum aldığında gözlerimi kısarak ona bakmış hayıflanmadan edememiştim. “Seninki güzel galiba böyle rahatça içebildiğine göre.” Muzırca gülüp alttan altan suratıma baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÇİFT GÖKYÜZÜ
Short Story"Mesafeler," dedim, aramızdaki iki adımlık mesafeyi kapatıp, gözlerinin içindeki yıldızlar ile bakışırken. "Nedeni ya aramızdaki uzaklık ya da dilimizi susması için kelepçeleyen kalplerimizdeki burukluk." diyerek, kendi gökyüzümden bir yıldız saldım...