0.3

2.1K 199 41
                                    

Shawn mendes - Stitches

🍁


Cuma, sabah saatleri.

I thought that I've been hurt before,

But no one's ever left me quite this sore,

Your words cut deeper than a knife,

Now I need someone to breathe me back to life...

"Beste sen beni dinlemiyor musun?" Kolumu dürtükleyen Mücahit'e kısa bir bakış attım. "Ne var?"

"Çıkar şu illeti hoca sana sesleniyor duymuyorsun. Yakalanacaksın."

Omuz silkip, kucağımdaki telefondan şarkıyı durdurdum. "Buyrun hocam, dinliyorum ben."

"Ne anlatım en son?" dedi, gözlerini kısarak aceleyle bir cevap bekleyen edayla. En sevmediğim sahne de burasıydı. Dinlemeyen öğrenciye en son nerede kaldığını sormak. Zaten biliyordun dersi aklı bir karış havada dinlediğimi. Kendimce yakınmalarıma son verip dudaklarımı yaladım.

"En son bana seslendiniz hocam," diyerek hocanın sinirleri bir kat daha arttırırken sınıftan kıkırdama sesleri geliyordu.

"Dalga geçme Beste, sana en son işlediğimiz yeri soruyorum."

"Bilmiyorum," dedim, pes ederek. Gerçekten de bu adamın laf dolaşına giremeyecektim.

İstediği cevabı alamayınca sınıftan başka bir kişiye anlattıklarını özet geçmesini istedi. Allah aşkına fiziğin neresini özetleyecektik? Türkçe gibi bir ders değil ki şurda özne yüklem ilişkisini açıklayalım. Daha fazla oyalanmadan şarkıyı tekrar başlatıp, kulaklığımı düzelttim. Salık saçlarımla kulaklığı gizlerken Mücahit'in yandan bana inanamayan gözlerle baktığını biliyordum. Onu umursamadan kollarımla sırada bağdaş kurdum. Kafamı da aynı hızla kollarıma gömüp uykuma devam ettim.

Çatalıma batırdığım tavuğun büyük bir kısmını ağzıma attım. Sabahtan beri hiçbir şey yememiştim ve haliyle çok acıkmıştım. Bir yandan yiyor diğer yandan bizimkilerin konuşmasına kulak veriyordum.

"Koca dünyada bütün deliler hep beni mi bulur ya? İstemiyorum abi ben o kızı! Sümüklü böcek gibi yapıştı bana nereye gitse beni çağırıyor. Hayır, anlamadım da yani biz bunlara rehberlik mi edeceğiz yoksa uşaklık mı?" diyerek suyundan bir yudum aldı Melih. Rehberlik yapacağı kişiden memnun görünmüyordu. Kimse onun söylediklerini umursamazken kendince hayıflanmaya devam etti. O sırada sakince etrafı tarayan gözlerim, kalabalık ortamda sarışın bir kızın bizim masaya doğru aradığı oyuncağı bulmuş küçük çocuklar gibi sevecen yüz ifadesiyle adımladığını gördüğünde kaşlarım alayla yukarı kalktı. Sakince ağzımdaki lokmayı çiğnerken dudaklarımın muzır bir sırıtış için kıvrılmasına engel olamamıştım.

"Gülme! Komik mi?" dedi, bana kızarak. Ben zaten onun dediklerine değil birazdan olacaklara gülüyordum. "Arkana bak." dediğimde kaşlarını çattı. Kısa bir süre aval aval suratıma baktıktan sonra aklına bir şey dank etmiş gibi onaylamayan bakışlarla kafasını salladı. "Hayır, hayır, hayır. Olamaz ya. Kalkıyorum ben, hem zaten doydum da. Hadi görüşürüz." diyerek, aceleyle bir şeyler daha geveleyip oturduğu yerden hızla ayaklandı. Kalktığı sandalye yere düşerken yemek tepsisini almayı unutmuştu. Arkasından gülerek onu izledim. Sarışın kız Melih'in masadan kalktığını görünce yanımıza gelmeyi bırakıp, Melih'in peşine takıldı. Aslına bakarsak ikisi de çok yakışıyordu.

Onları izlemeyi bırakıp bizimkilere döndüm. Mücahit telefonda birileriyle mesajlaşıyordu. Yavaşça eğilip telefonuna baktım. Konuştuğu kişi Yunanistan'dan geliyordu.

BİR ÇİFT GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin