Bölüm 12: Sltyherin Ortak Salonu

487 47 0
                                    

   #ÖzgecanAslanİçin #Özgecan #Adalet

   Bu ülke de kadın olmak yürek ister azizim. Nice dertleri, acıları göğüslemeyi gerektirir bu ülke de kadın olmak.  Adamlılığı değildir arşa değdirdiği. Kendince bir "erkeğim" ıslığı tutmuştur bu ülkenin bazı vicdansızları. Namus dendiği zaman kızını bile mezara koyacak erkekler var bu ülkede. Oysa başkasının namusunu, bedenini, ruhunu, varlığını  beş kuruşa eş değer görmüyor. Ne acizliktir bu, ne biçim bir düşüklüktür, aşağılıktır bu düşünceleri barındıran. Acıyorum öyle insanlara, çok yazık.  Namus diye diye ölüp dirilenler başkasının namusuna, ruhuna   saygı duymayıp ilelebet kirleniyorlar. Yazık.  Adamlık dursun bir köşe de, insanlık nedir öğrenemeyecek öyle pislikler.  Kusuruma bakmayın ama bunu yazmak zorundaydım. Çünkü buna, sesimi çıkarmaya ihtiyacım var.

Keyifli Okumalar.

   Tam o sırada Percy Weasley ile karşılaştılar. Avery, iki büyük bedenin arkasından hemen duvarın dibine sızarak, saklandı. Konuşulanları dinlemeye başladı. Başta Ron olmak üzere bir açık vermelerinden son derece tedirgindi. "Özür dilerim." Dedi Percy,soru sorar gibi.  Ron, abisini görünce "Burada ne iş-" var diyemeden Harry dürterek uyardı onu. Ron çenesini kapattı bu uyarı üzerine. Ron, sesini biraz daha kalın ve tıknaz bir hale getirerek "Yani burada ne işin var demek istedim." Percy gözleri kısık baştan aşağı süzdü gerçek olmayan Sltyherin'liyi. "Ben bir sınıf başkanıyım" dedi gururla. Ron, bu kendini beğenmiş cümle üzerine yüzünü buruşturdu. "Sizin gecenin bu saatinde koridorlarda  dolaşma izniniz yok." Harry ve Ron başlarını sallayarak onayladılar. "İsimleriniz neydi?" diye sordu Percy, ikisine birden bakış atarak. "Ben." Demişti ki Harry, arkadan Draco Malfoy'un sesi duyuldu. "Grabe, Goyle nerede kaldınız?" Harry ve Ron endişeyle arkalarına bakarken Avery döndükleri aralıkta ki duvara iyice yapıştı."Bunca saattir  Büyük Salon da tıkınıyor muydunuz?" Diye Sordu Malfoy kaşlarını çatarken.  Draco, Harry'e bakarak "Neden gözlük takıyorsun?" diye sordu. Harry bocaladı. İçinden kendine çeşitli hakaretlerde bulunuyordu. Tüm hayatı o gözlükle geçmişti ve gözlükle  o denli bütünleşmişti ki artık onu hissedemez olmuştu. Bedeniyle değişik bir bağlantısı vardı sanki o gözlüğün. Harry gözlüğü çıkartarak "Okuyordum." Dedi tek çare. "Okuyor muydun?" diye sordu Malfoy yüzünü buruştururken. "Okuyabildiğini bilmiyordum." Dedi o tek düzey, soğuk sesi ile. "Senin burada ne işin var, Weasley?" dedi Percy'e bakarak. Percy, istifini bozmadan "Konuşmana dikkat et, Malfoy." Dedi. Percy'e kaşlarını kaldırarak baktıktan sonra yanından geçerek ilerlemeye başladı Malfoy.

  Şifre'yi söyleyen Draco hızlı adımlarla kendini Ortak Salon'a attı. İki gerçek olmayan Sltyherinli ise etrafı seyre dalmıştı. Siyah büyük deri koltuklar, loş ışıklar, uzunca merdivenler ve tıpkı Gryffindor ortak salonununda ki gibi kocaman bir şömine. Ama bu Salon'un Gryffindorla kıyaslanabilir tek özelliği o şömineydi. Yoksa manevi hiç bir değer bu salonla, Gryyffindor salonu arasında değerlendirilemezdi. Samimiyetten ve sıcaklıktan noksan bu salon Harry ve Ron'a garip hissettirmişti. Buraya ait olmadıklarını çok iyi biliyorlardı. Bu salon, şu anda bile kendisini en kötü şekilde ifade etmeyi başarabilmişti. Draco "Haydi oturun." Diyerek düşüncelerden sıyırdı iki dostu. "Davranış biçimlerinden Weasleylerin safkan olduklarını anlamak mümkün değil. Büyücülük  dünyası için utanç kaynağı. Hepsi öyle." Ron yumruğunu sıkmış, sert bakışları ile Draco'ya bakıyordu. Draco sonunda bakışları fark ederek "Senin neyin var Crabbe?" diye sordu. Harry bunun üzerine dirseği ile Ron'u tekrar dürterek uyardı. Ron, sinirini yatıştırmak için oturuşunu düzeltti, sırtını dikleştirdi. Yüzünü ekşiterek "Midem ağrıyor." Dedi. Gerçekçi olması içinde az önce dikleştirdiği bedenini geri düşürdü. "Gelecek Postası'nın saldırılarla ilgili bir şey yazmamasına şaşırdım.Sanırım Dumbledore olanları örtbas etmeye çalışıyor. Babam Dumbledore'un bu okulun başına gelen en kötü şey olduğunu söyledi." Koltukta iyice yayılan Draco son cümlesini  iğrenmiş bakışlar göndererek söyledi. Harry, bu gerçeği olmayan, yalandan ibaret olan   cümlelere daha fazla tahammül edemedi. "Yanılıyorsun!" diye bağırdı. Sesi, soğuk Sltyherin Ortak Salonun'da oldukça yüksek çıkmıştı. Ron, Harry'e onaylamaz bakışlar atarken, Malfoy ayaklarını koltuktan indirdi, bakışı iyice ciddileşti. Harry'nin gözlerinin içine bakarken ayağa kalktı"Sence burada Dumbledore'dan daha kötü biri mi var?" Ron, ilk başta hayır anlamında başını sallasa da Harry'nin "Harry Potter" demesiyle bu sefer onaylar biçimde, başını aşağı yukarı salladı. Harry, az önce yutamadığı tükürüğünü büyükçe yutkunarak yuttu. Draco bir süre Goyle kılığında ki Harry'nin ifadesini izledi. Sonra başını kaldırarak "Çok doğru, Goyle." Dedi."Kesinlikle haklısın." Gerçek olmayan Crabbe derin bir nefes alarak rahatladı. Stresten avuçları  ve tüm vücudu terlemiş, dudakları kurumuştu. "Aziz Potter" dedi Draco iğrenircesine. Harry belli etmemek adına gizli, sert bir bakış atmakla yetindi. "Herkes gerçekten onun Sltyherin varisi olduğunu sanıyor." Harry ve Ron birbirlerine ufak bir bakış attı. "O halde bunların ardında kim olduğunu biliyorsun" dedi Harry zekice. "Bilmediğimi biliyorsun, Goyle. Dün de söylemiştim." Eski bir masanın üstüne oturan Draco eline bir şey aldı ve onu kulağının yanında salladıktan sonra Goyle sandığı Harry'e sordu. "Bu senin mi?" Harry başını hayır anlamında salladı. Draco, küçük kutuyu pelerinin cebine tıkıştırdı. "Ama babam bir şey söyledi: Sırlar Odası 50 yıl önce açılmş. Ama bana kimin açtığını söylemedi. Açanlar okuldan atılmış. Sırlar odası son kez açıldığında bir bulanık ölmüş. Bu yüzden birinin daha ölmesi sadece an meselesi." Dedi sinsice sırıtrken. "Bana sorarsanız, umarım Granger olur." Ron bunun üzerine dayanamayarak ayağa fırladı  ama bu sırada Harry onu tutarak yanlış bir şey yapmasını engelledi. "Sizin neyiniz var böyle? Çok garip davranıyorsunuz." Diye sordu Malfoy. "Onun midesi ağrıyor."dedi. Ron'a da "Sakin ol." Diye fısıldadı.

   Malfoy cebine indirdiği küçük, yeşil kutu ile tekrar uğraşmaya başladığı sırada Harry'nin gözüne, Ron'un turunculaşmaya ve  çok hızlı uzamaya başlayan saçları dikkatini çekti. Harry "Saçların.." derken Ron da Harry'nin yüzünü inceliyordu. Onun kocaman  olmuş gözlerine ise         Harry'nin anlında ki ben burdayım diye bas bas bağıran, şimşek şeklindeki yara iziydi. "Yara izin.." dedi Ron. Malfoy kutudan çıkardığı ile uğraşırken Harry ve Ron gerçek görünümlerine bürünmeden Sltyherin Ortak  Salonu'ndan çıkmayı başarabildiler. Koşarak, gerçek görünümlerinde kızlar tuvaletine vardıklarında arkalarında kalan Avery'i fark etmediler. "Ucuz kurtulduk." Dedi Ron. Avery  "Eee neler oldu? Anlatacak mısınız?"  diyen Avery'i duymadılar bile. Harry, Hermione'nin gizlendiği tuvaletin kapısının önünde, sesini duyurmak için bağırmaya başladı. "Dışarı çık! Anlatacak çok fazla şey var." Dedi. Avery ise bunun üzerine kollarını kapı pervazlarına dayadı. "Olmaz, girmeyin içeri." Diyerek onlara engel olmaya çalıştı. Çünkü Harry ve Ron gittikten sonra  Hermione'nin yanına gelip olanları anlatacakken biraz değişik ve ürkütücü bir görüntüyle karşı karşıya kaldı. "Gidin! Gelmeyin sakın'" diye bağırdı Hermione. O sırada süzülen Mızmız'ı gördüler. "Görene kadar bekleyin! Çok korkunç." Dedi Mızmız yüzünü buruşturarak.  Sonra tiz kahkahalarını tuvalette yankılatarak uzaklaştı Mızmız. "Hermione, İyi misin?" dedi Harry. Kapıya bir adım atarak elini Avery'nin omzunun üstünden kapıya dayadı. Avery diğer eli ile Harry'nin elinin üzerine bir tane şaplak indirdi. "Gidin işte! Sonra anlatırsınız!" diye bağırdı. Ron"Hermione?" dedi sorarcasına. İçeriden bir kilit sesi duyulduktan sonra Avery'nin arkasında ki kapı aralandı. Görüntüyü göremeyen Harry gözlüğünü gözlerine yerleştirerek dikkatlice baktı Hermione'e. Ron ise, onu anlatacak kelimeler şu anlık sözlüklerde bulunmuyor ne yazık ki. "Size söylediğimi hatırlıyor musunuz? Çok Özlü İksir sadece insanları değiştirmek için kullanılır. Millicent Bulstrode'nin pelerininden aldığım kedi tüyüymüş." Dedi. Başını sallayarak devam etti. "Yüzüme bakın. Tüy kaplı ve kulaklarım var." Avery de üzgün bakışları ile Ron ve Harry'nin arasında kendine yer bulmuştu. Hemen arkalarında ki Mızmız'in tiz kahkahası kulaklarına, Hermione'nin bu tüylü görüntüsü ise gözlerine eziyetti. "Kuyruğuna bak!" dedi Ron gülümseyerek. Avery kendini tutamayarak Ron'un kafasına da bir şaplak attı. Başını ovalayan Ron bu sefer Avery'e kötü bakışlarını yolladı. Avery ona daha sert ve kötü bakışlar yollayınca Ron çareyi tekrar tüylere bakmakta buldu.

Hermione, sarı gözleri, üçgen kulakları ve ince tel bıyıkları ile resmen  kedi görüntüsüne bürünmüştü. Atlanılmayacak bir konu ise: gerçekten uzun bir kuyruğu vardı.

 Oysa dostluk bu değil miydi? O düştüğünde gülmek, acı  zamanlarda onu gülümsetebilmek için saçma sapan hareketlere ve sözlere baş vurmak değil miydi dostluk? Veya hayatta en olumsuzun, en kötünün bile en en kötüsünün olacağına inandırmak değil miydi? Bence dostluk, eksikliği katiyyen düşünülmeyen en büyük gercektir insan hayatı  söz konususuysa. Bence dostluk: Ron'un güldürmek için olan çabalarıdır, Hermione'nin mantıklı yanıdır. Harry'nin orta  yol bulma telaşıdır, Avery'nin hepsini dizgine getirme yeteneğidir. Bizce dostluk: şu hayatın iyi  yönlerini bize gösteren  bir Kelid Aynasıdır. Bu büyülü iyilikler bazen bizi akıl sağlığı sorunu olan birine de çevirebilir, bazen asıl iyiliğin nerede saklı olduğunu öğretebilirde. İnsan ise yolun ortasından mı yoksa kaldırımdan mı yürümesi gerektiğine karar veren varlıktır.

Harry Potter Ve Gizemli Sltyherin Mirası (Onarılıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin