Bölüm 2: Uçan Ford Anglia

1.3K 83 14
                                    

Beğenmenizi ve yorumlarınızı eksik etmemenizi diliyorum. Kısa bir bölüm oldu,ne yazık ki. Fakat hikayeyi birden  atlatıp bitirmek istemiyorum. Bu yüzden daha yavaş,daha iyi gitmek istiyorum.


Güzel okumalarrrrrr;





Günler iyice tembelleşmişi.  Geçmek bilmiyordu. Harry gözlüğünü komodinin üstünden aldı, gözlerinin üstüne yerleştirdi. Merdivenlerden inerken teyzesi seslendi “Kahvaltı masasını hazırla!” sesi gürlüyordu. Harry mutfağa inip pastırmalı yumurtayı tabaklara yerleştirdi. Gazeteleri alıp masaya koydu.  Tüm Dursley ailesi ve Harry kahvaltıya oturunca camdan Hedwig girdi. Harry’nin koluna kondu. Harry ayağa kalkıp Hedwig’in kulağına fısıldadı. “kafesinde yiyecek var, hadi oraya git.” Dedi ve serbest bıraktı. Vernon ve diğerleri kızarmış, morarmıştı. “Buda neydi böyle? O şey kafesinde duracak dememişmiydim , çocuk! Cezalısın git odada ve o bir daha mutfağımın camından içeri dalmasın. Anladın mı beni?” diye gürledi büyük mor. Harry sesini bile çıkarmadan odasına gitti. Hedwig kafesinde karnını doyuruyordu.

Avery yetimhane yemekhanesinde tek başına oturmuş kahvaltısıyla oynuyordu. Harry’nin içini kavuran sorular onunda içini kavuruyordu.   Eninde sonunda dayanamayıp  odasına gitti. Karbeyaz’ı kucağına aldı ve kulağının arkasıyla oynamaya başladı.

Akşam üstü Harry’nin camına demirlik takılıyordu. Hapsediyorlardı bir nevi onu. Sırf Hedwig dışarı çıkmasın normal görüntümüz bozulmasın diye. Harry çaresiz sesleri dinledi. Bu olayı izlemeye midesi yetmedi. Dudley Harry’nin  odasında bitiverdi. “Kuzen, o iğrenç tüylü artık dışarı çıkamayacak.” Dedi. Babası kadar  boyunsuz olan Dudley Harry’i sinirlendirdi. Harry asasını cebinden çıkardı. Dudley asayı görünce  ayakları popusuna değerek gitti. Harry güldü. Sonra kendi çaresiz durumunu hatırladı ve acıklı haline geri döndü.

Avery bu yönden şanslı sayılırdı. Kedisi zaten tembeldi. Arada sırada odada iki tur atar yorulunca olduğu yerde uyurdu.

Harry hapsinden beş gün daha geçti. Hogwarts’a gitmesine, evine dönmesine çok az kalıyordu.   

Harry kendini camın önüne atmış bakıyordu.Bu gün onun doğum günüydü. Ama ne bir hediye nede bir not vardı. Hagrid bile göndermemişti hiçbir şey Hedwig  kendi şikayetini her türlü belli ediyordu.  Ciyaklayıp duruyordu. Dursleyler o  güzel kuşun sesinden bile rahatsız oluyordu. Harry ayağa kalkıp Hedwig’in yanına gitti. “Meraklanma Hedwig.  Çok az kaldı. Daha sonra sende bende özgürüz.” Dedi kafesin parmaklıklarının arasından  parmağı ile Hedwig’in yumuşacık başını okşadı. Çalışma masasına gidip  masa lambasının ışığını açtı. Hagrid’in ona verdiği albümü çıkardı.  Babasının ve annesinin dans eden fotoğrafını geçti. Avery,  onun, Ron’un ve Hermione’nin ona bakarak gülümseyen kocaman yüzlerini görünce tebessüm etti.   Albümün arka kapağını tutup kapatırken küçük bir yer kıvrıldı. Harry düzeltmek için baktı. Kıvrılan yeri tuttuğu  çorap söküğü gibi tüm sayfa kalktı. Sonra küçük zümrüt gözler, tombiş yanaklar…  Bir bebek, Turuncu, dalgalı saçları omzuna inen güzel bir kadın, dağınık, saçlı, yuvarlak gözlüklü, uzun boylu, yakışıklı bir adam.  Harry onları tanıyordu. Ailesiydi. Avery yoktu. Hagrid bu sayfayı o yüzden saklamıştı. Eğer Avery bu sayfayı görseydi  çok üzülürdü. Harry ve Hagrid bunu asla istemezdi.  Harry baktı. Bu mutlu aile tablosu onu hüzünlendirdi. Ayrıca Voldemort’a olan öfkesi içinde alevlendirdi. Hepsi onun suçuydu. Bu tabloyu bozan oydu. Bu gülümseyen insanları Harry’nin hayatından ebediyen silen oydu. Ailesinin varlığını ona hissettirmeden  ayıran oydu. Kardeşi olduğunu bile yeni öğrenmesinin sebebi oydu. Suçlu oydu. Voldemort’tu.
 Büyük bir harıltı, kocaman ışık huzmeleri… Harry’nin kulaklarını neredeyse sağır, gözlerini neredeyse kör ediyordu.

“Abi, hadi ne duruyorsun. Tamam geri çekil” dedi turuncu kafalıların en küçükleri. Bir ip atıp demir parmaklıkları çekmeye başladılar havada duran araba ile. Harry korkmaya başlamıştı. Bu ses Dursleylerin uyanmasına  sebebi olacaktı. Öyle de oldu zaten parmaklıklar düştü ayak sesleri arttı. Harry hemen Hogwarts sandığını Ron’a verdi. Hedwig’ide Ron’un kucağına kondurdu. Kendi çıkarken Vernon ayağından yakaladı. Ron “Bas gaza Fred” dedi. Ve Fred gaza yüklendi. Vernon daha fazla dayanamayıp bıraktı ve kendini evinin bahçesinde buldu. “İyi işti Ron.” Diye teşekkür etti  Harry Ron’a. Fred “annem bizi senin yüzünden öldürebilir Harry Potter” dedi gülerek. Harry “Avery ne olacak?” dedi. Ron  ona bir mektup gönderdim. Aslında sana da göndermiştim neyse onu da  alacağız. Sıkı ol dostum uzun bir yolculuk olacak.” Dedi  Ron. Harry güldü.

Londra’nın  sınırları içerisine girdiklerinde Fred yola indi. Yetimhane’nin önünde Avery  kucağında kedisi yanında sandığı bekliyordu. Georga “İyi geceler Avery.” Dedi  Avery’e yardım etmek için arabadan  inerken. Avery “iyi geceler tabii. Kaç saattir burada bekliyorum.” Diye hormurdandı.  Sandığını George’a  verip arabaya bindi. Harry’nin yanına. “İyi geceler.” Dedi Ron ve Harry’e gülümseyerek. Onlarda iyi geceler dilediler. George’un arabaya bindiğinden emin olduktan sonra Londra’nın çıkışına kadar yolda ilerlediler.  Olan oldu sonra araba yükseldi Avery çığlığı bastı.  Ron ve Harry onu zor sakinleştirdi. Arada da “Bizi öldüreceksin sen!” diye de bağırıyordu Fred’e.  “Avery Fred bunu kullanmasını iyi bilir. Meraklanma bir şey yok.”  Avery sonunda sakinleştri. Ron “Bu arada doğum gününüz kutlu olsun.” Dedi gülümseyerek. “Sağ ol Ron” dedi gülümseyerek. “ teşekkür  ederim dostum.”

Harry Potter Ve Gizemli Sltyherin Mirası (Onarılıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin