Babamın arkadaşının oğlu olduğu idda edilen adam soğuk bir yüz ifadesiyle elini uzatarak "kim seokjin" dedi.
Yüzünün hâli ve ukala tavrı hoşuma gitmemişti. Kilise de ilk gördüğüm insandan sanki çok farklıydı. Uzattığı ele karşılık nezaketen ben de elimi uzatıp "Kim taehyung" dedikten sonra tanışmak istediğim adamla en sonunda tanışmış oldum.
Sessiz ve o kadar da konuşkan olmayan birine benziyordu ya da kendisini öyle gösteriyordu. Soğukkanlı bir ifade takınıyordu veyahut öyle biriydi. Bunu sadece tanıyarak fark edebilirdim.
Masada babamlarla sohbet ediyorduk fakat onun ifadesi , tepkileri , bakışları çok boş görünüyordu. Sanki bir ruh ile konuşuyormuş ya da insanın yanında boşluk oturuyormuş gibiydi. Nedenini merak ediyordum fakat sormaya da çekiniyordum.
Bir müddet masada sadece seokjin'i konuştuk , kendisi çok konuşmak istemiyor zorla konuşuyor gibi bir hâli vardı. Kısa ve öz cevaplar vererek hemen konuyu kapatıyordu. Ben ise sadece onun yüzünü izleyip çözmeye çalışıyordum.
Seokjin yüzünü bana çevirip bir müddet yüzümü inceledi , gözlerimi kaçırmadan ifadesini sezmeye çalıştım fakat , hiçbir şey anlaşılmıyordu. Daha çok kendi içinde kaybolmuş gibi , bir şey saklıyor belli etmemeye çalışıyordu sanki.
Başını babama çevirip yorgun olduğunu dile getirerek nazikçe müsade isteyip yukarı çıkmıştı.
Bende babamdan müsade isteyip yukarı çıkmıştım. Aslında yorgun olduğumdan ya da yalnız kalmak için çıkmıyordum yukarı. Tuhaf olan şu adamı çözmek istiyordum. Fakat bu benim için zordu , soğukkanlı ve hiçbir mimik hareketini bile yapmayan birinin nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu , nasıl anlayacaktım ki.
Merdivenin son basamağına bastığımda karşımdaki odadan hıçkırık sesi duyunca duraksadım , seokjin ağlıyordu. Lakin neden ağlardı? Neden ağladığı düşüncesini düşünürken , kafama binlerce neden gelmişti.
Şimdiki yapacağım şey oldukça yanlış ve bir o kadar da çocuksuydu lakin , sırf merakıma yenik düşerek yapacaktım. Kapıya yaklaşarak kulağımı kapıya yaslayıp içeriyi dinlemeye başladım.
Kısık kısık ağlama sesleri geliyordu , belli ki sesinin çok çıkmaması için eliyle de ağzını kapatıyordu.
İçimi birden hüzün kaplamıştı. Kalbime bir ağrı girmişti , neredeyse bende ağlayacaktım. Ağlayan birini görünce veyahut duyunca dayanamıyordum. Gözyaşı dökmek bu kadar kolay olmamalıydı.
İnsanın ağlamak için iki nedeni var benim için. Ya içinde birikmiştir ya da sevdiği birini kaybetmiştir. Diğer nedenler için ağlayanlar ise acizliklerini ortaya koyuyorlardı ve tam olarak bende kendimi aciz olarak görüyorumdum. Peki seokjin ne için ağlıyordu?
Hemencecik kendimi toparlayıp kulağımı tekrar kapıya diktim. İçerden ağlama sesi kesilince kulağımı daha da bastırdım. Lakin hiç ses yoktu. Kendine bir şey yapmış olabileceği düşüncesi kafamın içini esir alırken , birden kapı açıldı. İrkilip geriye doğru kendimi atarken , seokjin bana kaşlarını kaldırmış dik dik bakıyordu.
"Kapımı mı dinliyorsun?" Dedi soğuk bir ses tonuyla.
Ağlamaktan gözlerinin beyazı kızarmış , bitkin görünüyordu. Fakat soğuk davranışlarından da ödün vermiyordu. Zira sesi korkuyla ona bakmamı sağlamıştı.
"Afedersiniz yaptığım yanlıştı ama ağlama sesiniz-" sözümü keserek kapıyı tekrar yüzüme kapatıp içeri girdi. Tuhaf biriydi çok garip hem de , fakat asıl bildiğim zor biriydi kesinlikle çok zor biri.
Odama geçip yatağa sırtüstü uzandım , karşımdaki portreye bakım iç geçirdim. Yan odamdaki adam kesinlikle benim kilisede gördüğüm adam değildi. İnsanlara karşı tahamülsüzlüğü vardı , ya da sadece bana karşı öyle geliyordu. Bir sorunu , meselesi , sıkıntısı vardı. Zorlanıyor ve takati kalmamıştı sanki.