{Ben unutsam aşk unutmaz}

77 8 30
                                    

Bu bölümü seokjin'in anlatımıyla yapacağım.

Bütün hayatımı sanki daha önce yaşamışım gibi görebiliyordum. Hep aynı dar fikirli insanlar , aynı anlamsız sohbetler , aynı düşünceler... Kimin ederi ne kadar , kimin derdi daha fazla , hepsinin manasız bir klas yarışı vardı. Büyük bir uçurumun kenarında gibiydim. Beni kurtaracak kimse yoktu , kimse görmüyordu , kimse duymuyordu. O hariç...

Bunaldığım hayatıma bir de insanların gereksiz ve yapmacık konuşmaları dahil olarak daha da bunalıyor , sıkılıyordum. Kendi isteğimle model olmuş olsamda diğer insanlardan bağımsız hareket etmek istiyordum lakin bunu yapmam mümkün değildi. Salonda ben de dahil bir kaç model varken yanıma gelerek konuşmaya başlıyorlardı. Sıkıcı düşünceleri ve sorularına , sahte gülüşlerine ve kendini beğenmiş konuşmalarına , yapmacık gülümsemeler sunup , geçiştirici cevaplar vererek mümkün mertebe oradan uzaklaşmaya çalışıyordum.

Az ilerde duran taehyung ile göz göze geldiğimde , yine benden bakışlarını kaçırmış ve önünde duran yaşlı adama heyecanlı bir şekilde çizimlerini anlatıyordu.

Elimdeki kadehten bir yudum şarap aldığımda , omzumda hissettiğim el ile arkamı dönüp bakmıştım. Caisi gülümseyerek yüzüme baktığında konuşmaya başlamış ve koluma girerek beni resimlerin olduğu alana doğru yürütmüştü.

"Birazdan müzik çalıp dans edeceklermiş , bizde dans edelim mi?"

Gözlerimi caisi'den çekip karşıma çevirdiğimde taehyung ikimize bakıyordu. Caisi'nin hâlâ koluma girili olduğunu hatırlayıp ayırdığımda , onu kırmadan reddetmeye çalışmıştım.

"Üzgünüm caisi ben dans etmekten pek anlamam."

Yüzünü buruşturup başını salladığında , arkasını dönüp gitmişti. Ben ise sessiz bir yer bulmaya çalışarak salonun en köşesine giderek orada durmuş kalabalığı izlemeye başlamıştım.

Bir müddet gelen giden garsonlardan şarap alarak vakit geçirdiğimde , yanıma taehyung gelip konuşmuştu.

"Bunalmış görünüyorsunuz. Ve çok içiyorsunuz dikkat edin."

Arkasını dönüp bir şey demeden gittiğinde şaşkınca ona bakmıştım. Hep söylediğim gibi çok farklıydı taehyung , kimse beni anlamazken , o anlıyordu. Kimse yardım etmezken , o ediyordu. Neden ondan nefret ediyordum ki. Sahiden neden ondan nefret ediyordum. Babama benzediği için mi? Aptalmışım. Sadece aptal. Çünkü taehyung babamdan çok çok farklı. Ondan farklı , ona benzemiyor , onun yapamadığı bir çok şeyi yapabiliyor. Gözleri farklı , gülüşü farklı. Sahi babam gülmezdi bile nasıl ona benzetirim. Taehyung farklı. Babamdan çok farklı... Bulunduğum yerden taehyung'un yanına gitmek için salonun ortalarına doğru ilerlediğimde , bir kaç kişi gelip sorular sormaya başlayınca durmak zorunda kalmıştım.

Gözlerimle taehyung'u takip ederken , insanlara fark ettirmeden , kimsenin kullanmadığı üst katın merdivenlerine doğru ilerleyip , yukarı çıktığını görmüştüm. Niçin gittiğini merak etsem de bir müddet çevremde ki insanların sorularına kısa ve geçiştirici cevaplar vererek aralarından ayrılmıştım.

Taehyung'un hâlâ aşağı inmediğini fark ettiğimde ise onun gibi ben de insanların dikkatini çekmeden yukarı kata çıkmıştım. Ondan uzak durmam gerektiğini bilerek aramıza mesafe koysam da yine kendimi onun yanında , karşısında buluyordum. Ne kadar yanlış olduğumuzu hatırlatsam da kendime , yanlışlarımın içinde ki en doğru yanlış olduğunu bilerek ona gidiyordum yine. Ben ondan uzak dursam da kalbim ondan uzak durmuyordu...

Pencerenin iki tarafına doğru gerdirilmiş perdenin ortasına dikilmiş , pencereden dışarıyı seyrediyordu. Lakin bir şey saklıyormuş gibiydi gözlerinin içi. Öyle ki benim geldiğimi gördüğünde , yüzündeki endişe ve korku seziliyordu.

Take me to church  | TaejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin