{Ne güzeldi piyano çalan elleri}

71 10 3
                                    

Sabah ayazı yemiş otların kokusunu duyduğumda gözlerimi kapayarak derince nefes almıştım. Bu koku ile bedenim rahatlarken , huzur bulmuştum adeta. Verendaya oturmuş bir yandan bahçeyi seyrediyor , o otların kokusunu içime çekiyor , bir yandan da elimde tutmuş olduğum kitabı okuyordum.

Aklıma bir kaç gün evvel seokjin'in bana dediği cümle gelince de yerimde kıpırdanıyordum. Kendimi yeniden garip hissetmeye başladığım vakit , içimdeki bu garip duyguyu göndermek için elimdeki kitabı okumaya devam etmiştim. Bir müddet kitap okuyarak vakit geçirdiğimde , verandaya seokjin girip yanımdaki sandalyeyi çekerek oturmuştu. Bana bakmamıştı , konuşmamıştı da , yalnızca önüne dönmüş , benim gibi bahçeyi seyrediyordu.

Bir anlık acaba benim bir şeyler dememi mi bekliyor diye düşünmüştüm. Tabi bu düşüncemden bir an evvel sıyrılıp tekrar okuduğum kitaba yönelmiştim. Ne diyecektim ki , ne diyebilirdim? Saçmalıktan başka bir şey yapmazdım. Tanrı'nın günah kıldığı şeye kucak açmak olurdu bu. Bu nedenle düşüncelerimden de , seokjin'in bana neden öyle dediğini düşünmeyi de bırakmaya çalışmıştım.

Ben zar zor , güçlükle kitabın sayfalarını okumaya çabalıyordum. Seokjin birden konuşunca , buna çok hevesliymişim gibi kitabı hemen kenara koyup ona dönmüştüm.

"Dışarıda yürüyüş yapalım mı?"

Gözlerini , geldiğinden beri hiç değdirmemişti. Oysa ki hep içine içine bakardı. Bana bakmadan sorduğunda , soru ile karşılık vermiştim.

"Sıkıldınız mı?"

Cevap vermeden başını aşağı yukarı salladığında yerimden kalkmış ve yeniden konuşmuştum.

"Güzel bir yer biliyorum. Namjoon , caisi ve sasha'yı da alsak sorun olmaz değil mi?"

Ona bakadururken yine cevap vermek yerine başını sağa sola sallayarak cevap vermeyi tercih edip yerinden kalkmıştı.

Merdivenlerden adımlayarak aşağı kata indiğimizde , annem ikimize bakarak elinde tuttuğu tabağı uzatmış ve konuşmuştu.

"Tadı nasıl? İlk kez kore mantısı yapıyorum."

Annem fransız olduğu için kore yemeği pek bilmez ve yapmazdı lakin ilk kez yapıyor olmasına rağmen tadı lezzetliydi.

Ben "Çok güzel." Diye cevap verirken annem seokjin'in hâlâ cevap vermemesi üzerine , iyice ona dönmüş , bir şeyler demesi için yüzüne bakıyordu.

"İlk kez yaptığınıza emin misiniz? Çok güzel olmuş üstelik tadı , koreli bir tanıdığımın yaptığı gibi."

Seokjin konuşurken yüzü durgun görünüyordu biraz da tanıdık bir şey olmuş gibi hafif tebessümlü. Anlam verememiştim fakat annemin sorusuna cevap verdiğinde anlamıştım nedenini...

"Beğenmenize sevindim. Seokjin benzettiğin kişi kim merak ettim. O kadar hamaratlı olduğumu düşünmüyordum."

Annem gülerek bunları sorarken , ben başımı aşağı eğmiş ne düşündüğümü bilmeden öylece durmuştum.

"Annemin yaptığına benziyor."

Ben eğdiğim başımı kaldırarak seokjin'e baktığımda , öylece söyleyi vermişti. Yüzünden hiçbir şey okunmuyordu lakin belli etmemek adına hafifçe tebessüm ediyordu anneme. Duygularını tam anlamıyla hissetmesem bile canı yanıyor olmalıydı. Aynı şeyleri bende yaşamıştım lakin onun ki benden çok daha farklıydı.

Ben bir an önce çıkıp gitmek istesem de annem hâlâ soru soruyor seokjin ise tuhaf olarak cevap veriyordu.

"Anneni tanımıyorum fakat eline su dökemem sanırım. Annen neden gelmiyor. Hem onunla tanışırdım hem de savaşın ortasında kalmamış olurdu."

Take me to church  | TaejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin