22: ❝Échapper Aux Peurs❞

3.1K 431 381
                                    

🎼|Jeon Jeongguk - Only Then|

■■■■■■■

Merhabalar! Nasılsınız?

Bugün bir tesadüfün birleşmesiyle daha da özelleşen bir gün; doğum günüm. Epistle'a başladığımda niyetim, ne olursa olsun doğum günümde yeni bölüm atmaktı. Dönüp baktığımda gülümsetir böyle şeyler beni. Asıl güzel ve özel olan 22 Mart olan doğum günümde 22'nci bölümü atıyor olmak. Tatlı ve planlanmamış bir tesadüftü, çok hoş oldu. Şimdiden mesaj atanlarınız, evvelden kutlayanlarınız olmuş.. çok mutlu ettiniz beni, sağ olun güzellerim benim.

Ufak bir not; "geçiş bölümü" başlığı altında değerlendirmek istemiyorum ama, ona benzer bir şey oldu diyebilirim. Bu bölümden sonra başlıyoruz. Tam anlamıyla. :)

Sizi seviyorum.

Başlayalım.

......

İlk aşkın büyüsü, asla sona ermeyeceğini sanacak kadar saf oluşumuzdan kaynaklanır.

Aşk sandığımız "midemde kelebekler uçuyor" diye bahsini ettiğimiz hissin, aslında aşktan değilde gelecekten gelen sızıların birleşmesiyle bizi sardığını anladığımızda farkına varırız, varmak için geç kaldıklarımızın.

Yönümüzü şaşırmış olmalıydık. Bir şeylere ulaşacağımız yolda yönümüzü şaşırmıştık. Belki yabancı bir lodosun oyunuydu ama, güzel savrulmuştuk. Zıttına adımlıyordu ayaklarımız, bakmıyorduk birbirimize.

Hoş bundan şikayetçi değildim, aşk birbirine bakmak değildi. Aşk birlikte aynı yere bakabilmekti. Bakıyordukta; kesik uçurumlara, birlikte, el ele.

"Taehyung, sağlıklı düşünemiyorsun. Lütfen önce sakinleşmeyi dene, yalvarırım."

"Sakinim ben?"

Kıyafet dolabımın önünü siper almış olan Jimin'i nazikçe omuzlarından ittirerek çekilmesini sağlamış, gelişigüzel bir şekilde askıdan önce gömlekleri, ardından kotları ve son olarak birkaç parça ceketi pekte büyük olmayan bavulumun içine yerleştiriyordum.

Evet, gidiyordum.

"Sakin misin? Güldürme beni! Farkında mısın bilmiyorum ama terkediyorsun beni, siktiğim evini bırakıp nereye gittiğini sanıyorsun sen, ne oldu söylemiyorsun da, sikeyim derdin ne senin, bıktım küçük çocuk gibi nazlanmalarından!"

Hiddetli sesi ve asla kabul etmediğim ithamı karşısında eylemlerim kesildiğinde, hala bana bakıyor olan kızgın irisleriyle buluşmuş, sonunu düşünmeden savurmuştum zihnimden her bir cümleyi.

"Derdim ne mi? Bunu 7 yıllık dostuna sormaya ne dersin?"

Bunu benden ilk duyuşuydu.

"Taehyung, s-sen b-bunu nereden-"

"Bir önemi var mı? Senden, benden ya da siktiğim herhangi birinden? Derdim sizden kurtulmak. Ben bu yaşıma yalnız geldim, tek başına kalmak koymaz bana, rahat ol sen."

Mermer kesilen teni ve bir anıttan farkı olmayan ifadesiz yüzü, şaşırtmıyordu. Bu bir şekilde açığa çıkacaktı, ne derece ani ve plansız olduğu umrumda değildi. Kimin ne hissettiği, ne kadar acı çektiği, ya da ne düşündüğü zerre ilgilendirmiyordu beni. Tanrı şahit bir kez olsun düşünmediler beni, 7 yaşımdan beri o soğuk betona mıhlandım, önüme soba diye ateş attılar benim. Sevgi diye hançer vurdular sırtıma. Defalarca kıyıldı da ruhuma, bir ben kıyamadım onlara.

Bugüne dek.

Belki geç bi zaferdi, ya da bunun zafer olduğundan bile şüpheliydim ama, elimde bir bayrak vardı ve ne olursa olsun yolun sonundaydım ben. Belki yanlış bir tercih, acımasız bir seçimdi ama. Tanrı şahit gidecektim ben.

Epistle | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin