[8]

1.9K 207 210
                                    

oy verirseniz çok sevinirim, yorumlarınızı da eksik etmezseniz çok makbule geçer, moral veriyorsunuz ♡

-ayrhee

"itadori, kalk"

"dükkanı erken açmamız gerek"

yataktan sarkan kafasını zorlukla kaldırdığında huysuz bir homurdanma bırakıverdi ağzından.

"tamam, kalkıyorum" diye uzattı.

saçları dağınık, birbirine girmiş bir halde oturur pozisyona geçti. ayağa kalkıp odadan çıktığında, megumi'de arkasından çıktı ve kapının eşiğinde durdu.

gözü sukuna'nın odasına kaydı.

yuuji lavaboya girmişti, kısaca bir süre çıkmayacaktı. megumi eline bir fırsat geçtiğini düşündü ve sukuna'nın odasının yarı aralık kapısını yavaşca ittirdi ve içeriye bakındı.

daha çok siyah rengin hakim olduğu bir odaydı, yarı açık perdeden içeri süzülen güneş ışığı içeriyi aydınlatıyordu fakat karanlık yoğundu.

pencerenin hemen yanında duran komodini, ardından gelen siyah, demir başlıklı yatağı ve üzerinde mışıl mışıl uyuyor olan sukuna.

yorganı omzuna kadar çekmiş ve arkasını dönmüştü, megumi şu an sırtını görüyordu fakat nefes alışverişinden uyuyor olduğu barizdi.

sakince, temkinli bir şekilde yatağa doğru yaklaştı mavili. yavaşca sukuna'nın üzerine doğru eğildi yüzünü görebilmek adına.

gerçekten yuuji'den farklıydı.

megumi yüzünde beliren gülümsemeye hakim olamazken, biraz daha yaklaştırdı yüzünü, al rengin yoğun olduğu yanağa buse kondurdu ve geri çekildi.

pekala, evet, sukuna tam bir baş belasıydı ve gıcığın tekiydi. ancak aurası çok farklıydı, megumi kendini sukuna'nın yanında rahat hissediyordu.

"megumi, n'apıyorsun" yuuji'nin sesini duyduğunda, suç işlemiş olan bir suçlu misali bir çırpıda arkasına döndü.

oh.

"şey, uhm ben kıyafetlerimi arıyordum, buraya koymuş olabilirsin diye bakınıyordum, burada değiller sanırım"

yuuji gülümsedi. "yok, onlar benim odamda, gel, vereyim"

pembeli önden ilerlerken, megumi onu takip etti. rahat bir nefes vermişti, az kalsın yakalanıyordu ve son anda mantıklı bir şey uydurabilmişti.

"buyur, " iki parça kıyafet uzatırken ekledi. "sukuna'ya yakalanma, odasına girilmesinden nefret eder"

"çoğu zaman" yuuji kıkırdadı.

"anladım, dükkanın anahtarını nereye koymuştun acaba, en son sana vermiştim" derken etrafına bakınmıştı, gözleri parlak, metal bir cisim aradı.

"siktir" ağzından küfür kaçırdı yuuji. "noldu, itadori"

"senin ceketindeydi"

megumi anlamamış gibi yuuji'nin endişeli suratına baktı. "tamam ya işte, benim ceketimde"

"megumi, sana bir şey diyeceğim, ama beni öldürmeyeceksin" endişe çizgileri suratında artmaya devam ederken kafasını salladı mavili.

"ne olduğuna bağlı" "neyse, lafı uzatmadan söyle, geç kalmayalım"

"ah peki," bir süre durdu. "şey, biliyorsun, ben dün maki san ve nobara evden giderlerken, onlarla beraber evden çıkıp markete gitmiştim"

"uhm, ve ben senin montunu giymiştim, sana haber verdim ama sanırım duymadın"

derin bir nefes verdi pembe tutamlarını karıştırırken. "yolda giderken anahtarı kanalizasyon deliğine düşürdüm"

"ne" megumi bağırdı. "sen ciddi misin, ne bok yiyeceğiz itadori"

"eh, senin yedek anahtarın yok muydu"

"farkında mısın bilmiyorum ama, yedek anahtar dükkanın içinde" dediği şeyin ardından ikisi de birbirleri ile bakışıp durdu.

"ben açarım" sukuna birbirine bakıp duran ikilinin arasından geçip lavaboya girdi.

"tanrı aşkına nasıl açacaksın, anahtarı kaybettik," yuuji ikizini küçümsercesine sorguladı. "hem, sen bizi mi dinliyordun" şeklinde ekledi.

"bir, nasıl açacağımı boş ver, açarım diyorsam açarım" "iki, saat 4.30'dan beridir uyumuyorum"

ne demek uyumuyorum, şaka yapıyorsun değil mi?

"odama girmezseniz çok sevinirim" yüzünü yıkarken sırıtarak megumi'ye baktı.

şaka değil, bariz taklit yapıyordu. onu uyanıkken öpmüş olamam, ah, bir de onun yanında yuuji'ye yalan uydurdum.

batırdım.

"peki o halde, çabuk giyin, hemen çıkmamız gerek"

sukuna hazırlandığında, üçlü evden çıktı ve dükkana adımladı, saat 7.45'ti. dükkanın 8'de açılması gerekiyordu.

"dediklerimi aldın mı"

"evet," dedi yuuji, neşeli bir şekilde. "bir kaç tel ve tahta parçası"

"aferim"

"sukuna, ben senin köpeğin değilim"

"aferim köpek dediğimi hatırlamıyorum, aptal" güldü. yuuji sinirden dişlerini gıcırdattı. megumi ise ikilinin ortasında sakince yürüyordu, olabildiğince görmezden geliyordu ikizleri.

"geldik, aç bakalım, sukuna" eli ile buyur eder gibi oldu.

"ilk maaşını bana borçlusun"

"sukuna, salak salak konuşma da aç"

"teşekkür edeceğin yerde hakaret ediyorsun itadori, ah, neyse ki ben anlayışlı ve iyi kalpli bir insanım ve siz iki aptala yardım edeceğim"

megumi ile göz göze geldiğinde gülümsemesi genişledi, ardından önüne döndü ve büyük kilide odaklandı.

yaklaşık 10 dakika sonra, tıkırtı sesiyle beraber sukuna'nın sesi duyuldu. "açtım"

"nasıl becerdin bunu" yuuji kilidi çıkarıp dükkanın önünü açtığı sırada, megumi sukuna'ya yöneltti bu soruyu.

"sukuna ryomen farkı, tatlım" dedi kendini överken.

sokono ryomon forko totlom. megumi içinden taklit etti kehribar küreliyi.

megumi ile yuuji dükkana girdi. "oi, sukuna, sen gitmiyor musun"

"beni kovuyor musun" alay etti. "o kadar kilit açtım"

"bir kahvenizi alırım" masalardan birine otururken kıkırdadı. yuuji'nin sinirden gözü seğirmişti, dişlerini birbirine sürttü.

"kusura bakma itadori, anahtarı kaybeden sensin, ikizinin istediğini yap, ben masaları siliyorum" ortamdan çabucak sıyrılan megumi, arkasında bir adet yuuji ve sukuna bıraktı.

"ne istiyorsun"

"bir tane kahve, sadece bir bardak, sıcak bir kahve"

rahat bir nefes verdi yuuji.

"ve dükkanda bulunan her atıştırmalığı denemek istiyorum, tabiki sen ısmarlıyorsun canım kardeşim"

"ah n'apalım artık, parasını senin maaşından keserler"

-ayrhee

it's me, your idiot ♤ fushisuku ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin