[15]

1.6K 185 85
                                    

arayı bu kadar açtığım için çok üzgünüm, çok hastaydım °^°

sizi tutmayayım, keyifli okumalar bebeklerim ♡

-ayrhee

yaklaşık 10 dakikadır, tam karşımdaki kapıyla bakışıyordum. kararsızlığın getirmiş olduğu bir zaman kaybıydı.

nerede miydim? ne mi yapıyordum?

dürüst olmak gerekirse, neden ikizlerin bahçesinde olduğum hakkında hiçbir fikrim yok. sadece burada olmam gerektiğini hissetmiş ve bedenimi buraya yönlendirmiştim.

tamam... buraya geldim, çünkü sukuna'dan özür dilemem gerektiğini biliyorum.

kısaca nefes alıp verdim, üzerimi silktim ve saçlarımı karıştırıp bir elimi kapıya dayadım, hafifçe vurdum.

bir süre beklediğimde, bir hareket gerçekleşmediğini farkettim, sanırım biraz daha sert vurmalıydım.

kapıya tekrar vurduğumda, ne olur ne olmaz diye zile de basmıştım. kapının ardından bir takım sesler duyduğumda kapı açıldı.

"geldim-" sukuna ile göz göze geldim, telaşlı ifadesinin yerini düz bir ifade aldı ve soğuk bir şekilde alçak sesiyle döküldü. "hm, ne var"

göz temasından kaçınsa da, ısrar eden taraf oluyordum. yavaşça yaklaştığımda, geriye çekildi.

"ne var dedim" kapıyı biraz daha ittirip neredeyse kapatacakken, ayağımı aralık kısma koydum ve engelledim.

"konuşabilir miyiz" sakince sordum.

kehribar gözlerini sinirli sinirli suratımda gezdirdi, ama en ufak bir mimik yoktu kendi suratında.

"hm, konuşmak mı" burada olmamdan pek hoşnut olmadığını daha fazla belli edemezdi.

"beni unuttuğunu falan sanmıştım, doğrusu" kelimelerindeki histerikliğe tezat düşen yüz ifadesi devamlılığinı sürdürüyordu.

"tanrım... sukuna, lütfen böyle olma" kapının girişine yasladım kolumu, aynı şekilde de alnımı sıvazladım.

"nasıl olmamı bekliyorsun, aptal" kaşlarını çattı.

"renkli hayallerini benim üzerimden çek istersen, hemen üzerine atlayıp sana sarılmamı bekliyorsan en büyük aptallığı yapıyorsun, fushiguro"

gözlerini yere indirip geri çekildi. "gir içeri, belli ki konuşulacak bir yığın şey var"

bir yandan dediklerini algılamaya çalışmış, diğer yandan da ayakkabılarımı çıkarıp eve girmiştim.

konuşmak için uygun bir yer bulup yerleştiğimizde, sukuna kollarını göğsünde birleştirdi, konuşmamı bekler türden bir havası vardı.

"uhm" derken dudaklarımı dişledim. baş parmaklarım birbirlerini döverken nefes verdim.

"özür dilerim"

bunu diyeceğimi bekliyormuş gibi avucunu çenesine yasladı ve uzun uzun süzdü beni.

"yani" diye sordu.

daha ne söylemeliydim ki?

"ne için özür diliyorsun, fushiguro" güldü.

beni neden böyle sıkıştırıyordu?

"sana seni sevmediğimi söylemiştim" duraksadım.

"hmhm, devam et" sırıtışı gülümsemeye dönüştü.

"ben seni seviyorum"

it's me, your idiot ♤ fushisuku ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin