[9]

1.8K 197 115
                                    

"defol git şu dükkandan"

"bıktım senden, yemin ederim... bıktım"

"megumi, sen bir şey söyle gözünü seveyim" ikizine hitaben konuştuğu sırada, arkadaşını yönlendirdi ricasını, megumi bir kaç saniye iki benzer surat ile bakışmıştı.

cidden, onu karıştırmaları şart mıydı?

"ne diyeyim" dedi, açıkçası gerçekten de bilmediği için sormuştu. kendisi ve sukuna arasında geçen bir hadise değildi, onu ne alakadar ederdi, ne de uğraşmak işine gelirdi.

"gitmesini söyleyeceksin elbette" çok bilmiş bir tavırla gözlerini devirdi yuuji.

"buna beni karıştırmanız şart mı, birbirini çekemeyen iki kardeşin kavgasına karışmak son isteğim,"

"hem... bırak, kalsın, ne zararı var bize" ilkinde tereddüt etmiş, fakat sonra kestirip almanın hiçbir artı getirmeyeceğini farkederek düşündükleri dile getirmişti mavi küreli.

"tabi, yediği şeyler senin maaşından gitmiyor... pardon ya, fushiguro" yuuji'nin dediği şey ile göz ucuylu sukuna'ya baktı, önünde duran tabaklar, üzerinde bitmiş, bitmemiş, yarım bırakılmış olan bir sürü atıştırmalık ve ağzına doldurmuş oldukları...

aslında o kadar da fena bir görüntü değildi, yanakları şişkin duruyordu ve sevimliydi.

kehribar kürelinin bir yanı yuuji'ye inat bunları yaparken, diğer yanı da anı yaşıyor ve keyfini çıkarıyordu.

"benim," dedi megumi. yuuji kafasını ona çevirdi surat asarken. "benim maaşımdan keserler, sorun değil"

"ne, emin misin" diye sordu merakla. "hm hm, sizin gibi bir başıma yaşamıyorum, bildiğin üzere yarı zamanlı yalnızım ve babam sık sık para gönderiyor"

"hem," dedi megumi dudaklarını dişleyip sukuna'ya bakarken. "baksana, o şuan çok mutlu, bırakalım ne istiyorsan yapsın, sonra kavga edersiniz, itadori"

muhtemelen, yuuji, arkadaşından bu tür bir konuşma beklemiyordu, hatta ilk defa duyuyordu. şaşırmıştı, sanki tanıdığı megumi gitmiş, yerine gökkuşaklarının ve pamuk şeker bulutların diyarını düşleyen biri gelmişti.

küçük çaplı geçirdiği çok üzerine, diyebildiği tek şey "peki" idi. ardından çıkan bulaşıkları yıkamak üzere, dükkanın arkasında kalan büyük mutfağa gitmişti.

"hm, ne kadar da düşünceli" megumi kalan son müşteriyi uğurladığı sırada sukuna'nın sesini işitti.

"anlamadım" dedi bir kaşını havaya kaldırırken. "bu kadar düşünceli bir insan olabileceğini düşünmezdim,"

"çok sinir bozucu ve düşüncesiz olabiliyorsun, fushiguro"

"bu kadar hassas biri olduğunu bilmiyordum" dediklerinde son derece ciddiydi mavi küreli.

"hassas değilim, prensiplerim var"

sıkıntılı bir nefes verdi megumi. "prensiplerini benim üzerimde kalıplaştırma sebebin nedir"

sukuna kahkaha atıverdi.

"sevgilim olacak kişinin düşüncesiz bir odun olmasını istemem, bilirsin"

megumi'nin yüzü ısındı, kan sadece o tarafa hücum ediyormuşçasına. "h-ha"

"aww, yüzün kızarınca çok sevimli oluyorsun fushiguro" tatlı bir tebessüm etti, sukuna.

"etraf ısındı, yüzüm o yüzden kızarık" dedi gözlerini kaçırırken.

"hmm, öyle mi" sukuna her hareketini pür dikkat izliyordu oğlanın. bir süre düşündü pembeli, ardından ekledi. "fushiguro,"

"efendim" göz teması kurmaktan çekinirken sordu.

"bizde bir gün daha kalmak ister miydin"

oh.

neden olmasın?

-ayrhee

kısa bir bölümdü, sorry °^°

it's me, your idiot ♤ fushisuku ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin