Bütün gün evde oturup televizyon izledikten sonra odama çekilmeye karar verdim. Üst kata çıkmak için yerimden kalktım. Merdivenlerden çıkıp odama gitmek için sağa döndüm.
Göz ucuyla Justin'in odasına baktığımda kapısının açık olduğunu gördüm. Bu sefer oturuyordu ve elinde telefonu vardı. Telefona bakıyordu ancak dikkatini pekte oraya vermiş gibi değildi.
Gözlerimi üstünden çekmek istemesem de ona bakmayı kesip odama girdim. Ancak kapıyı kapatmadım.
Yatağıma oturdum ve etrafıma bakınmaya başladım. Oyalanacak bir şeyler arıyordum. Ama sürekli gözüm karşı odadaki Justin'e kayıyordu. Ona bakmamam gerekiyordu çünkü bunu fark ederse hem rezil olur, hem de sapık damgası yerdim.
Bunları kafamda kurgularken odanın içinde bulunan küçük kitaplık dikkatimi çekti. Ayağa kalkıp kitaplığa gittim ve okumak için ilgi çekici bir kitap aradım. Sonunda elime bir kişisel gelişim kitabı aldım ve geri yerime oturdum. Kitabın kapağını incelemeyi bırakıp okumaya başladım.
Gerçekten sıkıcıydı ama yapacak başka bir şey yoktu. Sıkıntıyla başımı kaldırdığımda Justin'in buraya baktığını gördüm. Ne yapacağımı bilemeyince aptalca gülümsedim. Bu sırada aramızdan bir karartı geçti ve Justin'in odasına girdi. Onun Kevin olduğunu fark ettiğimde konuşuyorlardı.
Gözlerimi dikmiş onları seyrederken Justin'in kafasını salladığını gördüm. Kevin odadan çıktı ve bu sefer benim odama geldi.
"Hadi aşağı gel. Akşam yemeği yiyeceğiz." dediğinde ben de kafamı salladım.
"Geliyorum birazdan." Onaylarcasına bir ses çıkardı ve çıkıp gitti.
Yerimden kalkıp elimdeki kitabı kitaplığa, yerine bıraktım. Az önce oturuyor olduğum yatağı da düzelttikten sonra odadan çıkıp aşağı indim. Mutfağa girdiğimde Kevin ve Alice masayı hazırlıyorlardı. Kısa sürede her şey hazır olunca birlikte masaya geçtik.
İçeriden gelen ayak seslerini duyduğumda Justin'in de bizimle yiyeceğini anladım. Mutfağa girdiğinde suratı yine asıktı. Bu normaldi çünkü bende bıçaklandıktan bir gün sonra güle oynaya gezemezdim.
Gelip karşıma oturduğunda bakışlarımı üstünden çekip yemeğime yöneldim.
Kevin çatalını gürültüyle tabağına bırakınca başımı kaldırıp ona baktım. Hafifçe öksürdü ve ilk önce bana, sonra Justin'e baktı.
"Siz hala tanışmadınız değil mi?" diye sorduğunda ikimizde kafamızı salladık.
"Melissa, bu Justin." dedi Justin'i işaret edip.
"Justin, bu Melissa." Dedi bu sefer beni işaret edip.
"Memnun oldum." dedim iletişim kurabilmek için.
"Bende." dedikten sonra yemeğiyle oynamaya devam etti.
Tekrar sessizlik olunca Alice, "Birazdan Kristen, Zack ve Rebecca gelirler." Dediğinde Kristen'ın ismini duymam gerilmeme neden olmuştu. En son onu gördüğümde kavga ediyorduk.
Düşüncelerimi bölen sesle konuşulanları dinlemeye başladım.
"Rebecca kim?" diye sordu Justin. Anlaşılan Zack ve Kristen'ı tanıyordu.
"Kızları." diye cevapladı Kevin.
Yemek böyle devam edip geçerken iştahım olmadığı için masadan kalktım. Salona geçeceğim sırada kapının çaldığını işittim.
Hızlı bir şekilde mutfaktan çıkıp kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda Zack'in kucağındaki Rebecca'yı görünce yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.
Zack'ten Rebecca'yı alıp kapının önünden çekildim ve onlara "Hoş geldiniz." dedim.
Önümden geçen Kristen'a baktığımda yüzüme bile bakmamıştı. Aramızın hala soğuk olduğunu anladığımda moralim bozulmuştu ama bunu belli etmeyerek Rebecca'yla ilgilenmeye başladım.
Bu sırada Zack ve Kris içeriye geçip mutfağa girmişlerdi ki Kristen'ın "Justin!" diye bağırdığını duydum.
Rebecca duyduğu bu sesle korkup ağlamaya başladığında onu kucağımda sallamaya başladım. Bir süre sonra ağlamayı kesmiş mayışmaya başlamıştı. Uykuya dalacağını anladığımda onu üst kata çıkarıp kendi odamdaki yatağa yatırdım. Üstünü de örttükten sonra aşağı indim ve salona geçtim.
Herkes salondaydı ama kimse dönüp bana bakmamıştı. Gerçekten önemsiz olmalıydım.
Moralim daha da bozulurken tek boş yer olan Kris'in yanına oturdum.
Onlar Justin'in bıçaklanması hakkında konuşurken ben bir yandan halıyı inceliyor, bir yandan da Kristen'ın benimle küs olup olmadığını düşünüyordum. Sormalı mıydım?
Hayır, bu yüzsüzlük olurdu. Bana bencil demişti ama ben hala onu önemsiyordum. Oysaki ben onun umurunda bile değildim.
İçimi iyice huzursuzluk kaplarken ben de konuşmaya dâhil olmaya karar verdim.
Zack, Justin'e "Seni bıçaklayanın kim olduğunu biliyor musun?" diye sorduğunda Justin ilk önce boğazını temizlemek için öksürdü.
"Bana düşman biri işte." diye kısa bir cevapla geçiştirdi. Anlamadığım şey onun düşmanlarının olmasıydı. O kötü biri miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Change Time || Justin Bieber
FanfictionRevenge Of The Fire'ın devam kitabıdır. 1. kitabı okumadan buna geçmemeniz tavsiye edilir. Aksi taktirde hiç bir şey anlayamazsınız. Revenge Of The Fire hikayesine profilimden ve dış bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Hikayenin kapağı Merry Photoshop ta...