1.5

135 12 17
                                        

Sesini işittiğimde midem suçluluk duygusuyla çalkalandı. Orada öylece yatmasının tek sebebi bendim ve o kendimi suçlamamamı söylüyordu. Bunu yapmak imkansızdı.

Elim kapının kulpunda asılı dururken ne yapacağımı bilemiyordum. Onu bırakıp gitmek istemiyordum ama yüzüne bakamayacak kadar suçluluk duyuyordum. İkilemde kaldığım sırada onu son görüşüm olacağını kendime hatırlatıp söyleyebileceği tüm kelimelere kendimi hazırladım. Yavaşça arkama döndüm ve yüzüne bakmaya çekinerek az önce oturduğum koltuğa ilerledim.

"Nereye gidiyordun?" Boğazını temizleyerek konuştu. Öksürdükten sonra acıyla tısladığını duyabildim. Kendime bir kez daha küfrettim.

"Açıkçası bunu ben de bilmiyorum. Sadece sana yakın olmamı istemezsin diye düşündüm." Yalan söylemek kimseye bir şey kazandırmayacağı için açıkça belirttim. Gözlerine bakmaktan korktuğum için kucağımda duran ellerime odaklandım.

"Böyle saçma bir düşünceye nerden kapıldın bilmiyorum ama hiçbir yere gitmene izin vermiyorum. Bu tatlı ve yaralı çocuğu öylece bırakıp gidemezsin değil mi?" Kıkırdadı. Yaşananları unutturmak ister gibiydi.

"Ben çok özür dilerim, aklımdan ne geçiyordu bilmiyorum. Bu durumda olmamalıydık." O durumu düzeltmeye çalıştıkça ben daha çok geriliyordum. Gözlerim yanmaya başladığında dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Bu konuda seni suçlamıyorum. Ben öyle konuşmasaydım sen de sinirlenmezdim. Tüm yükü üstlenemezsin. Olan oldu, bu konu hakkında konuşulacak bir şey kalmadı." Kesinkince nefesini verdi. Bu ciddi ortamdan ne kadar nefret ettiğini anlayabiliyordum.

"Benim yüzümden ölebilirdin. Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?" Onu anlayamıyordum. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Beni incelerken hala bana karşı nasıl nefret beslemediğini çözmeye çalışıyordum.

"Beni bıçaklayan o adam beni öldürebilirdi. Sen değil, tamam mı? O yüzden şimdi o aklında bu konu hakkında ne varsa sil ve yanımda kal. Eğer kendini suçlu hissediyorsan -ki hissetmemelisin- benim için yapabileceğin tek şey yanımda kalmak." Uzanıp çenemi okşadığında dokunuşu altında titredim. Gözlerinin içine baktığımda söylediklerinin gerçekten hissettiği şeyler olduğunu gördüm. Bana sert bakmıyordu.

"Beni gerçekten yanında istiyor musun?" Emin olmak için sordum. Onun yerinde ben olsam asla böyle bir şey istemezdim. Adımı bile duymak istemezdim herhalde.

"Ben seni en ufak şeyde çekip gidesin diye sevmedim Melissa." Net bir şekilde konuştuğunda itirafı karşısında şaşırdım. Ona karşı bir şeyler hissettiğimden emindim ama hala bu kadar açık sözlü değildim. Elimden tek gelen şey, bir şeyleri hatırladıktan sonra aramızdaki ilişkiyi düzeltmekti.

Aslına bakılırsa buradan gitmeye karar verdiğimde kalbim tam tersini söylüyordu ve onunla birlikte olmak istiyordum. Sadece beni istemeyeceğinden emindim. Şimdi tüm bunların tersi olduğunda karnıma giren krampa engel olamıyordum. Belki de ona tekrar aşık oluyordum.

"Özür dilerim." Sessizce fısıldadım. Pişmanlıklar yakamı bırakmıyordu. Görüşüm bulanıklaşıyordu.

Başını iki yana salladı. Yatakta yavaşça doğruldu. "Bu konu hakkında bir kelime daha etmeni, düşünmeni ve kendini üzmeni istemiyorum. Ben iyiyim. Hastanede yatmayacağıma bile eminim. İlk seferki kadar ciddi bir durum yok."

Anlayışla kafamı salladım. Güvence vermek ister gibi elimi tuttu ve hafifçe sıktı. Sıcak elleri rahatlamamı sağlarken ne yapacağımı bilemedim. Diğerlerine haber vermeli miydim?

"Burada olduğuma göre senin için yapabileceğim bir şey var mı?" Yavaşça elimi çekerken sordum. Onun için yapabileceğim ne varsa yapmak istiyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 20, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Change Time  ||  Justin BieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin