Sağıma yavaşça dönmemle birlikte yanımda kimse olmadığını fark ettim. Huysuzca sızlanıp gözlerimi araladığımda hava karamak üzereydi. Bu saatte uyanmak garipti ve uyku düzenim alt üst olmuştu. Üzerimdeki halsizliğe aldırmadan yerimde doğruldum. Dün gece olanlara aklımda dolandığında cesaretime karşılık utanmıştım. Neyse ki şu an yalnızdım ve utancımı kendime saklayabilirdim.
Ayağa kalktım ve yavaş adımlarla odadan çıkıp banyoya girdim. Yüzümü yıkayıp aynaya baktığımda gözlerimin şiştiğini gördüm. Kaç saattir uyuduğumu düşünürken Justin'in nerede olduğunu merak ediyordum. Dün gece konuştuklarımızı düşünüyordum ve bazı şeyleri hatırlamıştım ama bu yeterli değildi. Nasıl gözüktüğüme aldırmadan banyodan çıktım. Aşağıya inip bir şeyler yemek için sabırsızlanıyordum.
Merdivenleri hızla inip alt kata ulaştığımda salonda kimse yoktu. Buna aldırmayarak kendime yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa yöneldim.
"Bilmiyorum Kevin ama o bize bir şans vermeye karar verdi." Justin'in sesini duyduğumda midemdeki hisse engel olamıyordum. Bunu kendime itiraf etmek zor olsa da ondan gerçekten hoşlanıyordum. Hala hafızamda ona dair pek bir şey bulunmasa da ona karşı hislerim olduğu bir gerçekti. Bu kabulleniş beni huzursuz etse de duygularıma karşı çıkmayacaktım. Bana yol gösterebilecek olan onlardı.
"Justin, dostum. Sadece erken sevinmemeni söylüyorum. O hiçbir zaman hatırlamayabilir. Senin de daha fazla üzülmeni istemiyorum." Kevin sözleri beni sarssa da buna aldırmadım. Hatırlayacağıma inanıyordum çünkü kesik kesik bile olsa bazı şeyler gözümün önüne gelmişti. Artık her şey zamana kalmıştı.
Çekingen adımlarla mutfağa girdiğimde ikisinin de gözleri üstüme çevrildi. Kimseyle göz teması kurmadan kuru bir şekilde "Selam." dedim. Bir tabak çıkarmak için dolaba uzandığımda Justin'in "Selam, iyi uyudun mu?" dediğini duydum. Tabağı alıp tezgaha bıraktıktan sonra onlara doğru döndüm ve tezgaha yaslandım.
"Hala biraz yorgunum galiba." Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Onunla uyurken güvende hissettiğimi söyleyecek kadar cesur değildim ve bir de yanında Kevin varken. Ne söyleyeceğini beklemeden arkama döndüm ve sandviç hazırlamak için gerekli malzemeleri çıkardım.
"Kendime sandviç hazırlayacağım. İster misiniz?" Kesme tahtasını çıkarmak için alttaki dolaba eğildim. Tekrar doğrulduğumda Justin'le burun burunaydık. İlk başta ne yapacağımı şaşırsam da bu rahatsız edici değildi. Gözlerim yavaşça dudaklarına kaydığında mutfakta tek olmadığımızı hatırlayıp geriledim. Büyüsüne kapılmak doğru değildi.
"Ben hazırlarım. Sen salona geç ve izleyecek bir şeyler seç." İtiraz etmedim. Yüzünü son kez inceledikten sonra bir bardak su doldurup salona geçtim. Kendimi koltuğa bırakıp kumandayla televizyonu açtım. Rastgele bir şey açtıktan sonra telefonuma uzandım. Arama veya mesaj yoktu. Olmasını da beklemiyordum zaten. Arkama yaslanıp elimdeki su bardağını sehpaya bıraktım.
Ayak seslerini duyduğumda hafifçe arkama döndüm. Justin elindeki tabaklarla gelirken Kevin arkasındaydı.
"Görüşürüz." diye seslendiğinde Justin başıyla selam verdi. "Görüşürüz." Diyerek kısık sesle cevap verdiğimde Justin yanıma oturmuştu. Evde ikimiz kalmıştık. Gereksiz bir şekilde gerildiğimi hissedebiliyordum. Taşlar hala yerine oturmamışken onunla yalnız kalmaktan çekindiğimi fark ettim. Bir şeyleri kabullenmek zor geliyordu. Onunla aramda olan bağın farkındaydım açığa çıkmayan şeyler her zaman beni geriye çekiyordu. Hiçbir şey hatırlamasam bile ona ilgi duymaya başladığımı biliyordum. O da farkında mıydı bilmiyordum ama bizim için çabaladığı belliydi.
"Teşekkürler." Diyerek uzattığı tabağı aldım. Lezzetli gözüküyordu. Kibar olmak umurumda olmadığı için sandviçimi iştahla yemeye başladım. Ara sıra bana baktığını fark ettiğimde dönüp bakmadım. O da sonunda pes edip yemeğine gömüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Change Time || Justin Bieber
FanficRevenge Of The Fire'ın devam kitabıdır. 1. kitabı okumadan buna geçmemeniz tavsiye edilir. Aksi taktirde hiç bir şey anlayamazsınız. Revenge Of The Fire hikayesine profilimden ve dış bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Hikayenin kapağı Merry Photoshop ta...